26 Temmuz 2010 Pazartesi

rain on me




bak farkında mısın bilmiyorum ama yağmur yağıyorrr!!!
yaklaşık 19 yıldır her yıl milyonlarca yağmurlu anım olmasına rağmen sadece birkaç tanesini hatırlamak zorunda mıyım?
evet!
g.a da hatırlar bunu kesin. kantine giderken o düz saçlarının kabarmasını engellemek için bin türlü sıkıntıyla saçlarını kapamaya çalışarak koşarken şöyle dedim: ben ıslanmayı çok severim boşver saçlarını yukarı baksana yağmur ne kadar güzel!

ve senle deli gibi yağan yağmurda neden buluştuğumuzu bile hatırlayamadığım bir gün. yılbaşından bir gün önce. süet eldivenlerimi yeni almıştım gri olanları. tikenin orda buluşalım dedik. yeni yeni denemeler yaptığımız bir gündü. sevgi sözcüklerine alıştırmaya çalışıodun beni en sonunda seçmeye karar verdim bi tane seçicektim ve başka hiç bi tanesini söylemicektin bana. kovayla döküyorlardı sanki yağmuru. yürürken karşıdan geldiğini gördüm. koşup atlamak istedim boynuna, bütün gün sarılmak istedim. ama sadece öptüm. yemek yemeye karar verdik. han'a gittik. rezervasyonunuz yoksa hemen yemeniz lazım dediler. biz de hemen yedik kalktık. ve o yağmurda yürüdük durduk. ckm'nin sokağında aradan bi yerlerden giderken sıkıca sarıldın bana. öptün ve eve gittik.
m.z

25 Temmuz 2010 Pazar

Kozmik


Konuşmuyorken hiç karşılaşmıyoruz farkında mısın?

İlk zamanda da öyleydi.Aynı yerlerdeydik ama görmüyorduk birbirimizi.

Belki benim birkaç dakika önce çıktığım bir yere sen daha yeni giriyordun.. Ya da tam aynı yoldan yürürken başka bir yola sapıyordun.. Bir arkadaşına rastlıyordun belki ya da dikkatini başka birşey çekiyordu.

Bilmiyorum n'olduğunu ve sonra nasıl bir anda karşılaştığımızı, düğümün nasıl çözüldüğünü hiç bilmiyorum.

Nasıl hep karşılaşmayı başardık, o tesadüf nası gerçekleşti.Ayarlasam saatlerce beklesem, göremiyceğim yerlerde gördüm seni.. İstesem olmazdı biliyorum.Hayatım boyunca hiç bir insanla bu kadar çok "rastlaştığımı" hatırlamıyorum.

Sonra o çok sevdiğim kozmik evren yine birşeyler yaptı, ayrı yollara girdiğimizden beri sana hiç "rastlamıyorum" artık.

Hiçbir tesadüfi olay gerçekleşmiyor.O zaman seni görmeye çok alışmıştım ve şimdi de sanırım görmemeye alıştım.

Seni görmek için aramam lazım.


Neden kimse değil de sendi bu kadar?Neden seni bu kadar çok görüyordum?


Cevap aramıyorum, bu soruyu kozmik boşluğa yolluyorum ki sonsuza kadar kaybolsun.


g.a

23 Temmuz 2010 Cuma

!




daha şiddetli, daha derin. vücudumun daha önce hiç yapmadığı gibi bir tepki verdiğini hissediyordum. sanki hem hiç bir şey hem de her şeymiş, sadece darmadağın olmuş bir yığın sinir ucundan ibaretmiş gibi.
nefes alışım bana ait değil gibiydi. nefesim kesiliyor, tıkanıyor,hem durması hem de durmaması için, hem devam etmesi hem de bitmesi için yalvarıyordum.
vücudum yay gibi kıvrılarak yükseldi sanki tüm varlığımla bir şeye uzanıyor, ona ihtiyaç duyuyordum ama o şeyin ne olduğunu bile bilmiyordum.
ve birden zaman durdu, sonra her şey normale döndü.

m.z

s.o.s




her şeyin nasıl bir anda iyiye gittiği hakkında hiç bir fikrim yok ama tanrım lütfen bozma bunu. lütfen lütfen lütfen!!!

iki yılda o kadar çok şey öğrendim ki, artık ders çıkarmam gereken kötülüklere ihtiyacım yok!

yeniden gülmek , hiç durmadan sonsuza kadar koşmayı istemek ve arkadaşlarım... tek ihtiyacım olan bunlar.
m.z

21 Temmuz 2010 Çarşamba

Bağlar


O gün seninle oturduk, hani farklı sanmıştık ya bu seferkini, sen şöyle dedin, peki ya beni sevmeye devam etseydi? O zaman yine böyle olucak mıydım? Sıkılmaz mıydım o zaman, herşey iyi gitse yine böyle hisseder miydim?


Bence biz bu sefer farklı olmasını istedik.Bu sefer farklı hissetmek istedik.Biliyorum öyle olduğunu çünkü ne yazık ki dediğin gibi yıkmak bizim doğamızda var.İyi giden herhangi bişeyi mahvetmek, bırakıp gitmek, zarar vermek.Biz böyleyiz, başka türlüsü olmadı ve artık olmayacağını da biliyorum galiba.Bu beni üzüyor bazen ama biliyorum ki değişemem.


Yıkıyorum kurulan o yeni hayatı,istemiyorum ona dahil olmak,tahrip ediyorum,kırıyorum döküyorum elimdeki her eşyayı.Ve sonra uzaklaşıp, tek başıma kalıp ağlıyorum.Canım çok acıyor yaptıklarımdan dolayı.Her seferinde biraz daha ölüyorum.Aslında ben en çok kendimi üzüyorum.


Bağlanmaya karşı tek bir kelime,tek bir his yetiyor, huzursuzlanmama.O ince iplerin hepsini teker teker koparıyorum, kalınlaşmaya başlamadan.Sonra da çekip gidiyorum.Çünkü bi daha istediğim zaman çekip gidememekten korkuyorum.Ölesiye korkuyorum bundan, sevdiğim birini kırmak pahasına bile olsa yapıyorum istediğim şeyi.


Sınırlar bize göre, bana göre değiller.

Sınırlar yolumdan şaşmama neden oluyorlar.Sendeliyorum ve hep başka yollara sapıyorum.

Bu bir döngü, üstelik çok da acımasız.Yaşayarak öğrendim.


Eğer bu sınırlar baştan konmasaydı kimseyi kırmazdım biliyorum.

Her seferinde o ipleri düşünüyorum sıkıca bağlanmış, kördüğüm.

Düşünüyorum ve o kapıdan sonsuza kadar çıkmak istiyorum.


Zaman ilerledikçe, uzaktan bakıyorum o kapıyı çarpıp çıktığım hayata çok özeniyorum, çok istiyorum bi anlığına çocukça bir istekle.Aslında o ipler o kadar sıkılaşmasa... O sınırlar o kadar kesin olmasa... diyorum kendi kendime.

Değerini bilip,bilemiyceğimi soruyorum.Cevabım, hayır oluyor.


g.a




20 Temmuz 2010 Salı

Olmaz Öyle


Şöyle insanlar var ki; hem beni sevdiklerini söylüyorlar, hem de kendilerinin benden daha iyi olduklarını düşünüyorlar.

Ve ben de onlara diyorum ki:


"Yeekk Yeaaaa"


Ondan daha iyi olduğunu düşündüğün birini sevemezsin, bi özelliği vardır ki seni çekmiştir o, sevmişsindir onu.Senden daha guzeldır mesela, ya da daha komik, daha eğlenceli, daha seksi, herhangi bi konuda senden iyidir ki seni çeksin o kişi ama hayır herkes bana aşık ama benden daha iyiler.Gözüm kapalı gitmeliyim onlara hiç düşünmeden, daha ne istiyorum ki ben?Ne sanıyorum kendimi?Yok artık daha neler...


Sana bişey söyliyim mi arkadaşım.Bir ilişkide herşey eşittir.Bu konuda söylediğim ve söyliyceğim tek cümle bu.Emin olduğum tek şey de.O yüzden sen kendini benden iyi sanmadan önce bi kez daha düşün diyorum.

Aksi takdirde hiç istemesem dahi kalbini kırmak zorunda kalacağım.Ve ben böyle bişeyi asla istemem.
Üstelik onlara şunu demeyi hiç istemem.
"işim olmaz, benden de güzeli yok." s.o'ya saygılar.
çavçav byebye


g.a

it's all about the hat


Hem benimle konuşmayıp, hem de profilinde benimle resmi olan insanlar var , ya da benimle ilgili şeyler var profilinde neden? Neden var ki? Ya olmasın, ya da gel konuş.

Haksız mıyım?


Bazen sol göğsümü gerçekten parçalamak geliyor içimden, neyle olduğu önemli değil kesici herhangi bir aletle olabilir, o görüntü gerçekten gözümün önüne geliyor ve bundan.. zevk duyuyorum.Vücudumda çeşitli kesikler olabilir bunun ruhu iyileştirdiğini biliyorum.Ve gerçekten bi süreliğine iyileştiriyor ve sonra yeniden.

Annem bacağımdaki bi kesiği sordu bir hafta kadar önce ne diyceğimi bilemedim, kollarımı biliyordu ama belliki unutmuştu ya da bacağımda olabiliceğini düşünmedi.Bi cevap vermedim o da üstelemedi.


Vücudumda çeşitli yara izleri var, bazılarını ben yaptım bazıları çeşitli şeyler sonucunda istemdışı oldu.Mesela, dudağımın orta yerinde bi dikiş izi var.Küçükken kalorifere çarpmıştım, aslında gidip kafa attım da diyebilirim.O anı da çok iyi hatırlıyorum, odada tek başıma kaldım ve kalorifere doğru koştum, çarptım.Kesinlikle isteyerek oldu amacım çarpmaktı, nedenini hiç bilmiyorum.Ve sonuç olarak dikiş atıldı.


Dikiş atılırken bi de doktorların şöyle bi hali var dikkat dağıtmak için abuk subuk şeylerden bahsediyorlar.Başıma dikiş atılıcağı zamanı hatırlıyorum(o zaman benim bi suçum yoktu) dünyanın yedi harikasından bahsediyorlardı.9 yaşındaydım ve dünyanın herhangi bir harikası olduğu gerçeğiyle yeni yüzleşmiştim.


Ve son olarak bahsediceğim sağ yüzük parmağımın üzerindeki kalp şeklindeki sigara izi.Birinin doğum gününde alkolluyken çok alakasız biri tarafından yapıldı bu ve o sırada o kadar pilottum ki hiç farketmedim acısını.Ve bunu yapan kişi hala hatırlamıyor böyle bişey yaptığını belki beni bile hatırlamıyor, what a idiot.


Böyle insanlar gerçekten gereksiz, onları kozmik boşluğu yolluyorum ebediyete kadar.

g.a

why?


yaşadıklarımız ne kadar garip. hem senin için, hem de benim için. ne kadar zaman geçmişti üstünden sayabildin mi? ben sayamadım o kadar çok oldu ki kaçtı ucu, takip edemedim.

çok uzundu.. sabah akşam ağladığım, düşündüğüm, kendi kendime konuştuğum zamanlar çok uzundu.

yorucuydu.

yıpratıcıydı.

boşluktu.

hiçlikti.

ama işte bugün karşımdaydın. oturduğum masada sen de vardın. bana doğru eğildin, ben de sana doğru yükseldim. küçük bir temas sadece. ardından "merhaba". bütün duyularımın iflas ettiği, algımın kapandığı, dizlerimin çözüldüğü herkesin merakla baktığı an. benim için kötü zamanları unutturucak kadar uzun, bakıldığında birkaç saniye kadar kısa.

her ne kadar sadece bana acı vermek için gelmiş olsan da teşekkür ederim. eskisi gibi konuşup eskisi gibi kolumu sıkıp bana yaşadığımı hatırlattığın için teşekkür ederim.

bir daha seni görmek istemiyorum!
m.z

17 Temmuz 2010 Cumartesi

pardon ama..


beyaz tenli, sarı elbiseli minyon kız;


elini tuttuğun insan benim eski bir arkadaşım. o beni unuttu ama ben hala kendisini hatırlamakta ve düşünmekteyim. belli ki seni seviyor yoksa bu kadar uzun süre çıkıyor olmazdınız. öyledir benim arkadaşım sevmeden çıkmaz pek. en azından ben öyle düşünüyorum. her ne kadar çıtı pıtı, sarı elbiseli, yaz güzeli olsan da seni malesef üzmek zorunda kalacağım. çünkü seni üzmezsem ben üzülürüm. bir kaç defa yanından geçtim. o sırada yanında olan çocuğun yaşadığı ufak tefek değişiklikleri farketmedin sen tabii. mesela ben geçerken ya senin elini bıraktı ya da sana daha çok sarıldı. rahatsız oldu benim geçmemden yürüyüşü hızlandı bir süre sonra da dönüp arkasına baktı. sen anlamadın ama ben anladım, gördüm hepsini. belki de seni sevdiğini söylediği bir günün akşamıydı bilemiyorum ama işte bir akşam, yanına gittiğimde, sadece konuşmak için gittiğimde beni öptü, uzun uzun öptü çünkü hatırlamak istedi. nasıl bir duygu olduğunu hatırlayıp heycanlanmak istedi. onu senden iyi tanıyorum. sen o yatakta toplasan 10 defa yatmışsındır. ben yüzlerce defa yattım. bütün odayı, tavanı dolapları masayı, kutuları atılmayan parfümleri, çizgili gömlekleri,sigara saklama yerini, o yastığı, yatağı, kışın buz gibi olduğu için kaçtığım yazın yine aynı soğukluktan dolayı yapıştığım duvarları, mutfağı, salonu, her yeri senden iyi biliyorum. çünkü ben orda yaşadım. sen daha yenisin yavaş yavaş öğreniceksin bunları ama bildiğim çoğu şeyden haberin bile olmayacak senin. sen o cama sigara içmek için çıkmayacaksın. ya da çıkacaksın ama yanındakinin aklına ben geleceğim. eğer benim gibi her yerini karış karış incelersen kolundaki diş izlerini merak edip de sorarsan, sana yalan söyleyecek. sırf ben uyanıkken onun uyumasına izin vermediğim için uyandırma çabalarım sırasında ısırdığımı onun da beni omzuna alıp çığlık çığlığa evin içinde koştuğumuzu anlatmayacak. ne olursa olsun o yatakta küs yatamadığımızdan, bazen sinirlenip birbirimize dokunmadan bir saat uyuyup sonunda dönüp kolunu kaldırdığından benim de hemen başımı yaslayıp dudaklarımı onunkine bastırarak barıştığımızdan haberin olmayacak. evet belli ki sevmiş seni. nasıl sarıldığını gördüm ama senle birlikte olan kişiyle benle birlikte olan aynı değil. sen çoğu şeyi bilmiyorsun, bilmeyeceksin. o evde istediğin kadar vakit geçir, yine benimki gibi olmaz. yerin de benimki gibi olmaz. sen benim gibi olamazsın. çünkü o da benim için başka kimse gibi değil.
m.z

13 Temmuz 2010 Salı

hoşgeldin



geldiysen geldin napalım yani?

o telefon konuşmasını da hala unutmadım mal çocuk gayet iyi hatırlıyorum aptal aptal konuşmak için boktan sebepler üreterek aramıştın kapadıktan iki dakka sora tekrar aradın. malsın işte yapıcak bi şey yok! kafanın içinde beyin namına azıcık parçalar olsaydı şu an böyle olmazdık. göt kafa!

ama yine de istersen hani yine arayabilirsin yani bi şey merak edebilirsin ya da bilmem ki ne için olursa işte istersen yine arayabilirsin:)

(bi kaç gündür kafamdan geçen düşünceler aynen böyle)

m.z

10 Temmuz 2010 Cumartesi

senin için ne?


"birini seviyorsanız onun için yapabileceğiniz en anlamlı şey değişmektir"

doğrudur belki bilemem ama bildiğim bir tek şey var ki ben hiç değişmedim. bir kere tam da ucundan döndüm değişimin. aklım çok istedi ama engelledim onu, tuttum kollarından hiç bir yere gitmesin diye sıkıca ücra bir yerlere hapsettim ki kaçmasın, değişmesin. kimse için olduğun kişiden vazgeçmeye gerek yok.

ikinci şansı yakalayınca kalbim yerinde duramadı tabii, istedi ki kendisi bu kadar mutluyken karşıdaki de tadına baksın bu duygunun. kendisi kalıplara sığamazken karşıdaki neden otursun sakince neden koşmasın neden uçmasın istediği yere? onun için yapabileceğim en anlamlı şeyin değişmek olduğuna karar verdim.

hayatta yapmam, söylemem dediklerimi yaptım ve söyledim. aklımın ucundan bile geçmez dediğim şeylerin hayalini kurmaya başladım. kendi bildiklerimi, doğrularımı, hayatımı değiştirmeye başladım.
ilk ve son
bir daha asla ama asla yapmam.
yaptıklarımdan şikayet ediyorsun ya hani; bir daha asla benle ilgili tek bir kötü kelime söylemeye hakkın yok. tüm yaşadıklarımıza rağmen ben hep burdaydım hala da burdayım ama artık suçlu taraf değilim.

artık ödeştik.
m.z

9 Temmuz 2010 Cuma

old.. old.. old..


eskiden bir saat boyunca tavana bakarak yatar ve sana çekindiğim bir şeyleri söylemeye çalışırdım.

ve söylemeyi düşündüğüm andan itibaren bunu anlardın. nasıl yapardın bilmiyorum ama hep anlardın sorar dururdun "ne söyliceksin?" diye ben de bir türlü ağzımı açıp da iki kelimeyi birleştiremezdim.

acaba hala anlayabilir misin ne düşündüğümü?

o kadar uzun zaman oldu ki birbirimizi görmeyeli bir kelime bile konuşmayalı.. beni hatırlıyor musun onu bile bilmiyorum ama söylemek istedim, bugüne kadar senden başka kimse anlamamıştı bunu!
m.z

7 Temmuz 2010 Çarşamba

pain


her şeyi bilen beyinsiz insanlar hepinizden iğreniyorum.
hem de fazlaca iğreniyorum çünkü kalanlara bok gibi davranmak en sevdiğiniz özellik.
ve bacağımı masaya çarptım canım çok acıdı. sinirlenince hep bir yerlere çarpıyorum offf!!!!
aslında bize de şans verebilirsiniz biliyorsunuz değil mi?
evet belki fazla bilmiyor olabilirim ama öğrenebilirim üstelik bunun için sana teşekkür de edebilirim ve eminim benim de sana öğreteceğim şeyler olabilir.
ama hayır!! sakın hiç bir şekilde benle muhatap olma tamam mı yolda geçerken de yüzüme bakma hatta yıllardır arkadaşından dolayı beni milyonlarca defa görmüş olmana rağmen "aa ben de yüzün tanıdık geliyor diye düşünüyordum" de!
lütfen dünyadaki en büyük özürlü olmaya devam et!
AAAA!!! bacağım çok acıdı

m.z

Haha Yazık


20 yaşına gelipte hala 3,5 yaşında gibi davranan insanlar var çevremde.Üstelik bunu yüzlerine vurduğunuzda kesinlikle kabul etmeyen insanlar.Şöyleler ki; bişey yaptıktan sonra yüzsüzlüklerini devam ettirip sizin üstünüze gelirler sanki o şeyi o hiç yapmamış gibi ve siz ona normalde söylemiycek olsanız dahi o sırada bu yüzsüzlüklerinden dolayı "artık yeter ama çok oluyorsun" diye düşündüğünüz için, yaptığı şeyi yüzüne vurursunuz..Peki o ne mi yapar? Tabi ki bunu yüzüne vurduğunuz için size sinirlenir.Bişekilde üste çıkar ve sanki kesinlikle haksız sizmişsiniz gibi küser, kızar ve ilgi hatta özür bekler.Bu insanlar açıkçası "yazık" insanlardır.Bu şekilde davranan insanlarla aranız iyi olsa bile,heran bir tehlike çanı başınızın üstünde çalabilir.Çünkü heran bir huzursuzluk yaratabilirler.Yaptığınız hiçbişey onlara yetmez.Böyle birini artık o kadar iyi tanıyorum ki kısa bi konusmam bile yetiyor, anlamam için.Hiçbişeyden mutlu olmayan sürekli problem yaratan,huzursuz,kendisine tam anlamıyla "aşık",megolaman ama asıl nedenin özgüven eksikliği olduğu belli olan bu insanların hayatımda gerçekten yeri yoktur.Hiçbi zaman onlar için çaba harcamadım ve ama nasıl insanlar olduklarını çok iyi biliyorum.

Aslında bu halde olmaları çok üzücü olan bu insanların,böyle olmalarının nedenleri en başta hep aileden kaynaklı diye düşünüyorum.Şımartılmış çocuklar,sonunda arsız,mutsuz,yetinmeyen bireylere dönüşüyorlar.Bu halleriyle etrafındaki insanlara zarar vermelerinin yanı sıra, en büyük zararı kendilerine olan bu insanlar toplumda çok zorlanıyorlar.Çünkü geçimsizler.Çünkü başka kimse ailesi gibi onlara müsaama göstermiyor.

Biran psikolog edasına bürünmüşüm yazarken onu fark ettim.Herneyse demek istediğim şu ki yukarda özelliklerini verdiğim bu tür insanlar için hiç boşuna uğraşmayın.Ne kadar severseniz sevin, ne kadar iyi anlaşırsanız anlaşın,sürekli olay çıkarıp canınızı sıkıcaktır çünkü o buna alışkın,çünkü o "şımarık".O bu haliyle sizi haketmiyor, aslında hiç kimseyi.

Not: Ne zaman yazık insanları düşünsem,aklıma gaz odaları geliyor.Ama sonra düşünüyorum, ben sinirli bi insan değilim.Sakin olmalıyım.. Ve cani bi insan hiç değilim. :)

g.a

5 Temmuz 2010 Pazartesi

ohh lollaa!



tam da kızlarla konuştuğumuz konu üzerine babam yemekten sonraki klasik konuşmasında benim ne yapacağım üzerine teoriler geliştirerek bunları benle paylaştı. ama anlayamadığım ve benim için çok önemli olan şey acaba yurtdışı öğrenime sıcak bakıyor mu? konuşurken kurduğu cümle aynen şöyle:

"..bu güzel sanatlar ya da tasarımın bir ayağı da ingiltere sanırım neden olmasın oraya da gidersin"

acaba bunu derken burda okur sonra da oraya mı gidersin yoksa orda da okuyabilirsin mi?

çok merak etmekte ve karar verememekteyim.
m.z

sessizce bağırdım



önce doğarız ve annemiz yanımızdadır. hemen ordadır bize gülümser bizi sever kocaman sarar kollarıyla. büyümeye başlarız bu sırada çokca ağlar ve nedenini tahmin etmelerini bekleriz, annemiz yine yanımızdadır yine gülümser ama arada ağladığı, sıkıldığı, hiç bir şey anlatamayan sadece bağırıp ağlayan bizlerle uğraşmaktan bunaldığı olur. adımlar atmaya konuşmaya başlarız annemizin dizinin dibinde debelenir gülücükler saçarız. okul dönemi başladığında sıkıntılar biraz artsa da yine süper anneler hep ordadır. sabahları yarım saat içinde gömlek ütüleyip kahvaltı hazırlayıp herkesi evden sağ sağlim gönderir ve başarısının tadını çıkarır. ergen oluruz hayatımızın en çirkin dönemini annemizle atlatırız. genç olunca artık hem biz anlarız annemizin ne istediğini hem o anlar bizi. gerisi kolaydır zaten özellikle bir kız için anne bu dönemlerden sonra daha çok arkadaşdır. arkadaşında kalırken arar yemek tarifi öğrenirsin. evlenirken mutluluk gözyaşlarını paylaşırsın. hele bir de çocuğun oldu mu anneni en iyi o zaman çözersin, her adımında yanında istersin. bu sırada bütün hayat boyu annede hep küçük püf noktalar başarabilmesi için kodlanmış şifreler vardır. sen ağlarsın karşısında o teselli edecek en güzel sözleri bulur. sinirden duvarları yumrukladığın zamanda sakinleştiren tek kişi annedir. çünkü bilir. çocuk yetiştirmenin zor olduğunu ve onun için ayakta kalması gerektğini bilir. bazen odalara kapanıp çığlıklar atarak ağlamak istese bile çocuğuna bunu belli edemeyeceğini kendisini bırakırsa onun da toparlanamayacağını bilir. ve her zaman dimdik ihtiyacımız olan her an ya yanımızda ya da telefonun öbür ucundadır.

bende en başta bir şeyler yanlış olmuş zaten. doğduğum zaman bile gülümsememiş bana. ordan sonra hiç bir şey de yolunda gitmemiş. annem de bana bakmış büyütmüş tabi ama ben daha çok büyüttüm onu. benim için endişelenmiş ama ben daha çok endişelendim. bazen beni teselli etti mutlaka ama ben daha çok teselli ettim onu. bizde işler biraz ters oldu annem karşımda sinir krizi geçirirken sağlam ve güçlü durması gereken bendim. şikayet etmiyorum anneme bakmaktan ama insan merak ediyor işte. neden ben annemi büyütmek zorundayım? neden ben annemi o halde görüp ağlamadan durmak zorundayım? onu sakinleştirip elini yüzünü yıkayıp gideceği yere gidene kadar telefon başında beklemek zorundayım? bunu merak ediyorum çünkü bazen benim de anneye ihtiyacım oluyor ve o ihtiyaç anlarında nedense kayboluyor..
m.z

Midem bulanıyor kendimden


Hani öyle zamanlar vardır, kendinize katlanamazsınız.Yaptığınız şeyleri, neden olduğunuz olayları,düşündükçe, aklınıza geldikçe yerinde duramamanızı sağlayan bir his vardır içinizde.Kendinden uzaklaşma,gitme hissi... Ama yapamazsınız, kendinizden uzaklaşmanızı sağlayacak herhangi bi yol yoktur,bu yolun başlangıcı yok ve hiçbir yere gidemezsiniz.Kendinizle kalıp,bütün bunlara göğüs germeniz gerekir.İçinizden gelen o suçlayıcı sözlere,nefrete,vicdan azabına ancak zaman çözüm bulabilir.Biliyorum ki başıma çok geldi,kendimden uzaklaşmaya her çalıştığımda daha kötü şeyler yaptım ve daha da dibe battım.Elinde sonunda kendinizle oturup uzlaşmanız gerekir, kaçmaya çalışmak sadece herşeyin daha kötü olmasına neden olur.Hala düşündüğüm de kendimi kötü hissettiğim şeyler var ama eskisi gibi değil, o kadar acıtmıyor canımı, zaman geçtikçe tamamen biticek belki de.Belki izi kalıcak ama çok içerde,görünmeyen... Öğreniyorum,öğrenmeye devam ediyorum.Biçok ders aldım biliyorum.Ama bazen hala isteyerek,yanlış olduğunu bilerek yaptığım şeyler var.Sanırım onlar hiç bitmiycek.

Evet, benim kendimden midem bulanıyor, bazen o kadar ağır oluyor ki uzun zaman geçmiyor bu his ve geçtiğinde yeni bişey yapmış oluyorum.Ama kabulleniyorum ve biliyorum yanlış olduğunu,hatalı olduğumda kabul edip özür diliyorum, bununla gurur duyuyorum.Çünkü ben " ben yanlış bişey yapmam ve o yüzden kimseden özür dilemem " insanı değilim.Böyle düşünen biri nasıl insan olabilir onu bile bilmiyorum.Hatalı olduğunu kabul etmek,bir insanın en asil hareketlerinden biridir,ben buna inanıyorum.

Ağır oldu belki ama yazmam gerekliydi.

Not: Kendime ve mz'ye Bono'muzdan "Sometimes you can't make it on your own"u armağan ediyorum, yazıyı yazarken sürekli dinlediğim şarkı.

g.a

4 Temmuz 2010 Pazar

korku= sema




küçük bir çocukken komiktim. şöyle ki ergenlikle beraber vücudumuzda oluşan değişikliklere çok yabancıydım. bu arada en yakın iki arkadaşımın erkek olması bana pek bir fayda sağlamıyordu. enes ve murat koşturmalara devam ederken benim göğüslerim büyümeye başlamıştı ve her hareket canımı fena halde acıtıyordu. üstelik bu büyüme sonucunda kocaman ama kocaman memelere sahip olacağımı ve onların ağırlık yapıp nefes almamı engelleyeceğini düşünüyordum. sonuç olarak göğüslerim küçücük oldu üstelik hala nefes alabiliyorum. bir süre sonra bu korkulara bir yenisi daha eklendi. regl olmak da doğal sürecin kaçınılmaz bir parçasıydı ama beynimdeki bilgilerden herhangi bir parçanın içinde yer almıyordu. bu durumda ilk defa bacaklarımdan sızan kanı gördüğümde farketmeden bacaklarımı kestiğimi düşünmüştüm ama kesik de bulamadığım için annemi sinirlendirmemenin en iyisi olacağına karar vererek uzun bir süre kimseye söylememiştim. bunları şimdi düşününce komik geliyor ama o zamanlar en büyük korkularımdı( bu dönemleri biraz erken yaşadığım için yaşım da o sıralar küçüktü).

gelelim günümüze;
bu aralar korktuğum o kadar çok şey var ki... korkudan ödümü koparan şeyler bunlar. ama belki de ileride gözüme çok basit ve komik görünecekeler. belki de ileride o kadar komik gelecek şeyler için bugün endişelenmeye pek de gerek yoktur. bilemiyorum. en yakın toplantıda bu konuyu konuşmamız gerektiği görüşündeyim ga lütfen hatırlat bana.
m.z

3 Temmuz 2010 Cumartesi

u can be a sweet dream or a beautiful nightmare


Aslında bunu şimdi yazmıycaktım ama mz'nin "i hate dreams"ini okuduktan sonra yazabilirim diye düşündüm.Evet olayımız şu rüyalar ama herhangi bi tanesi değil "gerçek gibi olanlar".Gerçek rüyalar herzaman görülmez ama görüldüklerinde de çok etkili olurlar.Uyandığınızda uyandığınızı bile anlamazsınız,sanki şuan rüyadaymışsınız ve az önceki gerçekmiş gibi gelir.On saniyeye yakın bi süreden sonra anlarsınız durumu, gerçeğe döndüğünüzü.Ve telefonu alıp en yakın arkadaşınızı ararsınız "ama gerçek gibiydi!!" ah evet biliyorum hayatım nasıl bişey olduğunu gayet iyi biliyorum.Bazen bu olay tam tersi de olabilir tabi küçükken gördüğüm rüyalarda hep olduğu gibi.Kötü şeyler görürdüm ve ağlayarak uyandığımda buna çok sevinirdim.En çok hatırladığım gerçek rüyalardan birinde (sanırım bunu hiç unutmıycam) üstünden bir ay bile geçmemişti arada görüyodum rüyamda ama bu bi ilkti.Geldi,sarıldı,boynumdan öpmeye başladı,kendimi çekmeye çalıştım,elimle boynumu tuttum ve sonra uyandığımda elim hala boynumdaydı.Ve bunu farkettiğim anda ağlamaya başladım.

Sonuç: Gerçek rüyalar can yakabilir.Ama bazı durumlarda uyandığınıza sevinirsiniz.Üzülmeye gerek yok iyi de kötü de olsa gerçeğe yakındırlar ve gece gece uykunuzda da daha aksiyonlu şeyler yaşayamazsınız.Keyfinize bakın.

Not:En son 2 ay önce canavarlı bir rüya gördüm bu gerçekten gerçek gibiydi uyandım ve ağlamaya başladım.Bu yaşta ne canavarı?Boyum kısa diye beni karıştırdıklarını düşünüyorum,yanlış kişiye yolladılar rüyayı.Kalbim kaldırmıyo, bu kadar heycanı artık kaç,saklan,savaş felan.Super-mario muyum ben?Üstelik prenses umrumda değil.

Not2:Benim en gerçek rüyamı görmemden 2 ay sonra o da gerçek bi rüyayla bana geldi.Hikayesini anlattı,bana sarıldığını görürken uyandığında montlara sarılırken bulmuş kendini.Burdan çıkarıcağımız ders gerçek rüyalar herkesi bulabilir,en umursamazımızı bile.

Umarım mutludur ve mutlu olur.Bunu gerçekten diliyorum.

Not3:Bir de field of dreams diye bi film vardı adam ölü beyzbol oyuncularını görüyordu tarladan çıkarken, hiç anlamadım ama en az benim canavarlı rüyam kadar tuhaf.
g.a

i hate dreams



perhaps this will be never read but nevertheless i think for first time it's time to write here about this as i had very vivid deram about you for first time since summer.

be happy, be stead, be lucky..

be yourself

i wish all the best, for the sake of good days

it's a beautiful day slowly the weather is getting freezing.

i had a dream yesterday night, and i saw you after so long time

i think you're happy now, and that's what i wish for you

and i think i owe you an apology for the tears you shed for so long time.

it's in my nature to be destructive

if i ever broke your heart and hurted you

than i'm sorry

i'm sitting under starlight as always and following the winds. and destroying the unreal walls of the truth, making impossible to happen with my dangerous words.

it was a weird deram in my sleep yesterday and i was in an unpredictable place, but it felt very real so i decided to write this here.

miss u..
m.z

2 Temmuz 2010 Cuma

Mutlu ol pörsük


Evet ilgi... şuan asla onsuz olamıycağımı düşündüğüm şey.Herzaman böyle değildi,herzaman ilgi görüyordum yalan değil ama herzaman ilgiye ihtiyacım yoktu.Kendi kendime yettiğim zamanlar vardı, hatta sadece kendimle olmak istediğim zamanlar.Ama şuan kendimi o kadar çok sıkıyorum ki.Hiç tek başıma olmak istemiyorum.Her ay varolan 10.000 smsimden en az 2000i gidiyor bu aralar,yorulmuyor muyum diye düşünebilirsiniz?Ama Allahcc'ye şükürler olsun ki klavyeli telefonumu bana verdi,onla yazmak çok kolay.Konuyu saptırmıyorum devam ediyorum evet ilgisiz duramıyorum,saolsunlar bırakmıyorlar da.Biliyorum, beni sevdiğini herhalinden hissettiğim insanlar var,yanındayken ben de karşılıksız kalmıyorum.Artık öyle,önceden değildi ama,sevmiyorsam beni seviyor diye kimseye karşılık vermezdim,ama artık sevgiye karşılık veriyorum ilginç bi şekilde.Sanırım bu yaşlanmak oluyor,göz kenarlarımda çizgiler var geçen aynada incelerken farkettim ayrıca durup dururken de ağlayabiliyorum.Ama en çok biri bana bağırdığında doluyor gözlerim oh fena doluyorlar..Bu yeni değil de diğerleri yeni.

Hem nereye gitsem küçük insanlar var,boyum hala pencere kadar,bazı klozetlere oturduğumda bacaklarım yere değmiyo hala,hala onu öpmek için zıplamam onunsa eğilmesi lazım ama yaşlıyım işte.Bugün konserde gördüğüm o küçük çocuğu kucağıma alıp sallayabilirdim,ah annene gel yavrucuğum..İçim geçmiş de olabilir,bütün o çilek kokan maceralar beni yordu.Yakında romatizmam diye inliycem biliyorum.PörsükGözde.

Eğer gerçekten ırkçı bi insan olsaydım,beyazlara yazıktı.Siyaha'a aşığım,bundan daha güzel bi ten rengi düşünemiyorum.Neyseki fazla umursamazım, bu dünyevi şeyler bana göre değil.

Not:Bugün vapurda giderken arkadaşıma "ay'a bak sahte gibi duruyor" dedim.o da cevap olarak "evet çok güzel" dedi.sanırım ne dediğimi anlamadı.

Ve merve keleş'in dediği gibi

Son bi kıyak bu da benden sana kocaman kocaman öpüyorum.
g.a

Boş muyum?


Son zamanlarda zaman kavramlarını karıştırmış haldeyim.bi kaç gün ya da bi hafta once olan bişey aylar önceymiş gibi geliyo,bi ay önceki bi olay ise yıllar önce gibi, nedenini hiç bilmiyorum belki yaz ayından olabilir ama kesinlikle kayıp bi durumdayım.Yakınlarda gittiğim bi konserde sanatçıya bi şarkıda eşlik etmek için bi kız geldi sahneye, başka bi sanatçı demek istemiyorum çünkü çok gençti.Belki yaşıttık belki bikaç yaş vardı aramızda, kızın elbisesinin ve dövmelerinin çok güzel olduğu dikkatimi çekti.Kendisi de güzeldi ve aşırı derece de tanıdıktı.Şarkı bitti o aşığı olduğum sanatçı kızın adını söyledi.Ve hatırladım tam olarak kim olduğunu,tanıdığım bi çocuğun arkadaşıydı facebookta gördüğüm.Sanırım o an lanet ettim,kıskançlık beni ele geçirdi.Haksız olduğumu hiç düşünmüyorum.Benden hiçbi fazlası olmadığı belliydi üstelik beyazdı buna rağmen o sahnede "o"nunlaydı bense aşağıda onu izleyen binlerce kişiden biri.Ben bu blogu yazarken insanlar hayatlarında yeni şeyler yapıyorlar,kendilerini geliştiriyorlar,hayran olunucak şeyler yapıyorlar,gelecek oluşturuyorlar.Ve bu blogu yazan kızın kendilerini kıskanmasına neden oluyorlar.Ben mi? Ben sadece zaman harcıyorum, üstelik zamanı birbirine karıştırarak yani neyi nasıl harcadığımı bile farkında değilim.Ve bu beni o kadar çok üzüyor ki, anlatmama imkan yok.Evet tembelim bu doğru ama tek suçun bi tek bende olmadığını düşünüyorum.Eğer doğuştan gelen bu "odaklanamama" durumu olmasaydı,herhangi bişeye uzun süre dikkattimi verebilseydim.Belki benim de kıskanılacak bi yanım olurdu.Belki sürekli bişeyleri değiştirmek zorunda olmazdım o zaman.
g.a

f.u facebook




işte yine oldu. son olaylardan çıkardığım ders sanal alemde aşk hiç de düşünüldüğü gibi gizemli ve umulmadık değilmiş. hatta çok kötüymüş.olay şu ki henüz herhangi bi ilişkiye başlamadan terkediliyorum(sadece sanal alemde)

bi iki kelime konuşma tanışma ya da "yeniden" tanışma ve ardından yazılan o cümleler:

galiba sana aşık oldum veya senden fena halde hoşlanıyor olabilirim.

benim cümlelerimse daha çok:

şaka mısın sadece iki gün konuştuk veya resimlerimi gördüğünden eminsin di mi.

bir şekilde tatlıya bağladıktan sonra daha çok gülümsemelerle dolu özürlü konuşmalar oluyor. bu sırada karşımdaki kişi kendinde oluşan özgüvenle başka kızlara yavşamaya başlıyor sonuç olarak kimse sadece bi kaç gündür tanıdığı biri için bu durumu kabul etmez ve ben de kabul etmeyerek seçim yapılmasını istedim. lütfen ama lütfen bunun normal olduğunu söyleyin. gayet de normal değil mi bana aşık olduğunu söyleyen birinden çok fazla şey mi istemiş oluyorum? benden başka kızlarla benle konuşur gibi yavşak modda konuşma ki ben de senin hakkında doğru karalar verebileyim ve belki bir gün ben de senin söylediğin gibi olmasa da bir şekilde sana aşık olduğumu-vazgeçtim bunu hiç bir şekilde kimseye söyleyemem-senden hoşlandığımı söyleyebileyim. evet istediğim tek şey buydu. sonunda neler oldu merak eden? terkedildim. bunu üstüne facebook'tan da silindim. ve üstüme msn'den engellendim.suratıma çarpılan bir kova soğuk su etkisi:) ne aşkmış ama!!!

şimdi bunu üzerinden iki ay geçmişken küçük çocuğun teki kendisine yüz vermedim diye beni facebook'tan sildi. hadi amaaaaaaa!!!!! insanların derdi ne o listede olmam neden rahatsızlık veriyor. biten her türlü ilişkinin ardından bir listeden siliniceksem tanrıımmm hiç bir listede kalmama imkan yok galiba.

m.z

şekerli aşk


başta neden istemeyiz? peki sonra neden isteyip kendimize korkunç zamanlar yaşatırız?

küçük çocuk gibi peşinden koşturup mamasını yedirmek zorunda olmadığın bir erkek arkadaş istersin işi bitirirsin ama başka birini de çok ağır olmakla suçlarsın sonra öbürünü de ilgilenmemekle ve öbürünü de çok üstüne düşmekle. içimizde ne istediğini bilen var mı çünkü varsa acilen görüşme ayarlamak istiyorum.

bu kadar zor olmamalı..

hiç bir zaman hiç birini sevdiğim için kabul etmedim. eminim bu durma çok üzülmüşlerdir(!) ama gerçekten de kimseyle sevdiğim için çıkmadım. işlerin tersine döndüğü de oldu tabii:) günlerce telefonun başında beklediğim..zamanında bi hareketinden bi sözünden ya da tamamen kendisinden hoşlandığım birinin başka bi kızla oynaşıyor olduğu gerçeğiyle yüzleşemiyor olabilirm. hata yapmadan öğrenemeyen bir insan da olabilirim. insanları onlarla birlikte yaşadıkça severim. hayatımın parçası haline gelmeyen kimse ama kimse benim için herhangi bir anlam ifade etmez.

bazı bilim adamlarına göre bir kadın ne zaman biriyle yatsa vücudu duygusal bağlanmaya yol açan bir kimyasal üretiyor. bu kimyasalla birlikte rastgele de olsa bir birlikteliğin hemen ardından kafamız istemsiz soru yığını ile dolmaya başlıyor. "benden hoşlanıyor mu?" "tekrar arar mı?" türünden sorular. belki de bütün problemim budur. bende oluşmayan bu kimyasaldan dolayı böyleyimdir.bundan dolayı parlayan bir kolye hediye etmek değil de otobüste yer vermek.. işte romantik olan budur. duygularımızı şekerle kaplamaya ne gerek var demem bundandır.

aromaterapi

rahat ve huzurlu olmak için terapi mumu aldım. rahat ve huzurlu olmak için güzel kokan güzel bir mum. odaya girdim mumu yaktım ve sakin bir şekilde oturmaya başladım.ta ki küçük kardeş odaya dalıp mumu kağıtlarımın üzerine devirinceye kadar. kağıtların alev alması onları sönürürken masamda güzel bir yanık izinin kalması çığlıklar ve son!
lanet mumu almadan önce çok daha rahat ve huzurluydum. belki de hayatıma giren hiç bir şey rahat ve huzurlu olmamı sağlayamaz. bu ister mum olsun ister yeni bi elbise ister yeni bir sevgili zaten yeni sevgililer hiç bir zaman rahat ve huzur getirmez. yeni sevgili zordur,sıkıntılıdır, eğlenmeyi bilmez,seni rahatlatamaz. ama nedense öyle olacağını düşünürüz. aldığım mum gibi. benim gibi aksiyon dolu bir hayatın varsa unutmaman gereken iki şey var asla yeni bir mum ya da yeni bir sevgili alma.
m.z

edepli kuku




perşembe günü kuzenimin yurdunda kaldım. son günleri olduğu için herkes eşyalarını toplamaya çalışıyodu. odada 6 kişiydik. hepsi işini bitirdikten sonra kahve yapıp birlikte oturduk. tanımadıklarımla tanıştıktan sonra konuşmaya başladık. bu kadar kız bir araya gelince konu ne olur? tabii ki erkekler. sevgilisi olan oynaşı olan hepsi anlatmaya başladılar. ama kızlar o kadar garipti ki. çok iyi çok ahlaklı olarak görüyolardı kendilerini. kimisi sevgilisinin en fazla elini tuttuğu için övünüyodu kendisiyle. birden yanlarında kendimi edepsiz hissettim. çok ciddiyim. yani bana sorduklarında tek kelime bile edemedim. çünkü benim hikayelerimi dinleseler odadan atabilirlerdi. kesinlikle anlayışları yoktu o konuda, kız dediğin iffetine sahip çıkmalı ve yanlış yapmamalıydı. moralim çok bozuldu, bahçeye çıktım biraz. düşünerek yürümeye başladım sonra birden farkettim ki onlar beni eleştirebilicek ya da yargılayacak kişiler değiller. hatta bu durumda ben onları eleştirmeliydim. en azından ben neysem oyum. kalkıp da yaptığım şeyleri yapmamış gibi davranmıyorum ya da kendimi baskılamıyorum. ama içlerinden bir çoğu türlü küfürler edip kendisine hiç yakışmayacak şeylerden bahsedip sora da iyi biri olduğunu söyleyerek kendisini her erkeğin hayalindeki kız olarak tanımlıyor çünkü bacaklarına sahip çıkabilmiş biri o. iki dakka önce orgazm olmaktan bahsedip bunun üzerinden muhabbet çeviren kız ben sevgilimle sadece el ele tutuşuyorum derse edep ve ahlak ondan mı sorulmalı yani? doğru olanı o mu yapmış oluyor? bana sorarsanız türlü kızlar vardır ama en erkeklerin en çok dikkat etmesi gereken bu tür kızlardır. çünkü ne yapıcaklarını hiç bir zaman kestiremezsiniz.
m.z