28 Aralık 2011 Çarşamba

hoşgeldin elif



biliyordum. anlaşamadığımız nadir noktalardan biri olan elif şafak beğenisine senin de katılacağını biliyordum. nasıl beğenmez ki bir insan bu kadar güzel cümleleri. kelimelerle oluşturulabilecek belki de en iyi dünyayı yaratıyor. hatırlarsan lisede ben elimde elif şafak kitaplarıyla dolaşırken sana da okuman gerektiğini söylerdim ve sen de "hmmm olabilir bir ara ama ben pek sevmiyorum" derdin. nedenini asla anlamazdım. çünkü birazdan yazacağım cümleler tanıdık değil mi?

" zira aşk iktidar sever.bu sebeptendir ki, bir başkasına sırılsıklam aşık olabiliriz, ama bize sırılsıklam aşık olan birini içten içe küçümser, öteleriz"

"narsist insanın aşkı da narsistçe olur. kadın ya da erkek pek farketmez, böyle biri aşık olmayagörsün,pahalı ve ışıltılı, ama aslında içten içe sevmediği bir oyuncak bulmuş hırçın ve hırslı bir çocuk kesilir. alır oyun nesnelerini eline, kurcalar ve bozar. narsist insanın aşkı muhakkak hırpalar."
m.z

Bi kızım olana kadar en iyisi benim


Aramda bişey geçmiş olup da bu yazıyı okudugunda canı sıkılmıycak "bi kişi" hariç kimseyi tanımıyorum. bana karşı hissi nolursa olsun. çünkü herkes içten içe sevildiğine inanmak ister. kendisine sadık kalındığına. birlikte olunduğu zaman ondan başka kişiye bakılmadığına. çünkü hepiniz narsist köpeklersiniz. ahahah. belki de ben de öyleyim. ama kendimden dolayı bu işlerin nası işlediğini biliyorum. kişi kendinden bilir derler ya o hesap. bu saçma yazıya niye başladım bilmiyorum, zaten bi açıklamada da bulunmayacağım. "bulunsam durumunuz bu şekilde olur." yazısıydı bu galiba. onu bi bilin yani. hakkettiniz.
g.a

Her insan bir ada, her sabah bir baslangictir

"Her insan bir adadir." sozuyle basliyodu, 'about a boy' isimli film. Bunu en iyi ben bilirim, herhangi biseydeki iddaalasmalarim genelde yalan olur ama bu dogru. Cunku o filmi bi donem abartisiz bi sekilde belki de 100 defa izledim. Abartisiz diyorum bak oraya dikkat et. Nedenini soracak olursan bazen biseylere fazla tutuluyorum, bi sarkiya, bi filme ya da basit bi soze. Tabi ki o zamanlar kucuktum artik etkisi o kadar uzun surmuyo hicbiseyin. Her insan kendi showunun yildiziydi, diyordu. Ben will showun yildiziydim. Will showda konuklar kazanamazdi, kazanan bendim. Evet boyle diyordu will. Sonra isin icine annie hall ve son zamanlarda okudugum firarperest karisti. Bu sabah aklimda bunlar var ve international politics, law and courts, new world order son olarak da emile durkheim'a gore hukuk teorisi. Sizin isinize yarar mi bilmiyorum, ama bana yarayacagi kesin. Birazdan bunlara geri donucem ama. Asil sorum baska bisey annie hall nasi kalktim gitti oyle? Nasi birakti woody alleni? Daha da onemlisi nasi birlikte oldu woody allenla ? Ne guzel kadinsin naapcan woody alleni? Desem de iki dakika icinde en boktan yorumu yapsam filmle ilgili, cok guzel olur bence. Sanki adamdan beslenip, bi kenara attigini hicbirimiz bilmiyoruz da bilmem ne. Sonra da kotu olan benim elestirim, yeaa bosversene. Bi de elif safak var tabi. Bu zamana kadar inatla okumayi reddettigim yazar. Yarab ben neler yapmisim oyle, nasi daha once fark etmemisim okumamisim. Firarperest son zamanlarda okudugum en iyi kitapti. Ustelik deneme olmasina ragmen, ki deneme turunun pek de iyi orneklerini goremedim bu zamana kadar. Kitabin kapagi da ayri seker, icinde de m.k. Perkerin cizimleriyle birlikte cok guzel olmus. Demem o ki, bi kitap arayisindaysaniz okuyun, okutun.
Hepsi guzel hos da will'e nolmustu? Ayni cumleyle bitiriyordu filmi. "Her insan bir adadir." ve ekliyordu. "ama bazi insanlar takim adada olabilirler, okyanusun dibinden bagli olduklarini biliyor muydunuz?" Will'in dusuncelerini neden degistirdigini merak edenler, filmi izleyebilirler. Hadi izin de verdim. Bu sabahlik bu kadar. Baska kultur dolu sabahlara.
Gunun sarkisi - empire of the sun / we are the people - Nostalji iyidir.

g.a

21 Aralık 2011 Çarşamba

Pardon ama, siz beni ne kadar tanıyorsunuz?

Amerikadan döndükten sonra, genel olarak aldığım sorulardan bi tanesi 'en çok neyinin sevdin?' sorusuydu. Verdiğim cevapsa, 'herkes çok sıcakkanlı, kimsenin kendini beğenmisliği yok!' oluyodu genelde. Gerçektende oyleydi, tanımadıgın insanlara selam verip, bi anda arkadas olabiliyordun, kimsenin bu konuda bi sıkıntısı yoktu. Herhangi bi kafede otururken bi anda konusmaya baslayıp arkadas oldugum cok insan oldu. İstanbula dondugumdeyse, uzun sure evden disari cikmak istemeyisimin nedeniyse buydu belki de. Burda herkes 'en iyisi' asla durup dururken bi baskasiyla arkadas olucak kadar 'aciz' degil! Kimse birbiriyle ilgilenmiyo, kimsenin ne vakti var ne de ilgisi. Turkler sicakkanli insanlar olduklarini ovmekle birlikte sanirim bi tek turistlere oyleler.. Ya da belki benim etrafimdaki insanlar emin degilim. Cunku (bu aciklamami bi ornekle vericem) ne
zaman konusu gecse de burslu oldugum ogrenilse herkesten ayni tepki 'ne sen burslu musun?!' Ne var yani evet bursluyum. Cok mu garip bisey bu? Hayir yani hic belli olmuyo da.. Evet biliyorum, insanlardaki genel kani bursluysan paran yoktur. Bursluysan kiyafetinle, sacinla basinla, telefonun, makyajinla bunu belli etmen lazim. Bi de, konusmalarin ve bilginle. Herseyle dalga gecen biri olmam benim herhangi bi konuda bilgim olmadigini mi gosterir? İlla bildigim herseyi ilk gordgum insanla paylasmam mi lazim? Daha da onemlisi burssuz olmam beni bilgisiz biri mi yapar? Arada tek fark biraz calisip ugrasmak hepsi bu.

Hayatima giren benden yasca azda olsa buyuk insanlar, her zaman kendilerini benden daha ustun gorduler.. Bi film hakkinda bi yorumda bulundugum zaman, onlarin dinledigi bi sarkiyi bildigimde, ya da sevdigim bi kitaptan bahsettigim zaman, 'vay aferin sana, bravo' oluyodu tepkileri.. Soylemek istedikleri sen bunlari bilecek kadar bilgili ve kulturlu degilsin, bi iki seyi sansa bildin aferin sana! Yahu siz beni ne kadar iyi taniyosunuz ki hakkimda boyle seyler soyluyosunuz? Her dakika kultur bakani gibi etrafa seminer mi vermem gerek? Sen benim cocuklugumdan beri kitap okuma hastasi oldugumu, orda burda rastgele dinledigim sanatcilarin arsivlerini dinlemeye calistigimi, populer olan veya olmayan bilgimin oldugu veya olmadigi her filmi zaman buldukca izlemeye calistigimi bilmiyorsan sen benim hakkimda nasi ahkam kesersin? Hangi hakla benim nasi bi insan olduguma bi iki konusmayla karar verirsin?
Ustelik bunu hepimiz yapiyoruz, hakkinda pek de bisey bilmedigimiz insanlari bi iki konusmayla yargiliyoruz.. Cok gezen, giyimine ozen gosteren, bakimli ve ozel universitelerde okuyan kizlar, bilgisiz; elinde her dakika kitap olan, giyimine pek de ozen gostermeyen, devlet okulunda okuyan kizlar, bilgili mi yani? Boyle mi belirleniyo kategoriler? Herkesin belli bi kesime ait olmasimi gerekir? Sıkılmadınız mı insanlari gruplara ayirmaktan?
Ben sıkıldım, belli bi gruba ayrılmaktan da, insanlari ayirmaktan da..
O yuzden artik insanlari gormek istediginiz gibi degil, olduklari gibi gorun.

g.a
Not: yine yazarken iblogger'i kullandim yazi bicimindeki tuhaflik bundan kaynaklidir.

14 Aralık 2011 Çarşamba



94 tane ortak arkadaşım olan ama bi türlü benim hiç bi şeyim olamayan insana seslendim.
m.z

13 Aralık 2011 Salı

teenwolf

fizik tedavide ferit var bi tane komiklikler yapıyor beni güldürmek için ben de ağrıdan öldüğüm için hiç gülmüyorum. geçen gün "sana ne ister gülerim ister gülmem" dedim o da "bu ağrılar stresten ve üzüntüden" dedi. daha çok üzüldüm. bugün sabah uyanınca da üzerimi değişirken dikkat ettim ki boynumda falan bi kırmızılık var boya gibi anlayamadım uyku mahmurluğuyla sora bir baktım kendimi tırmalamışım uyurken. deli miyim neyim bu nasıl iş anlamadım daha önce hiç görmediğim şeyler yapmaya başladı vücudum kendimi ergenliğin yeni bir boyutunda gibi hissediyorum. kendimizi keşfedelim gibi. bu süreç kolay olmayacaktı onu biliyorum ama bu kadar ağrılı ve acılı olacağını da tahmin etmemiştim.
m.z

11 Aralık 2011 Pazar

1032



uyumaya korkmakla ilgili herkesin söyleyeceği birkaç söz vardır. herkes bunları yüksek sesle söylesin şimdi. kafanı yastığa koyunca aklına gelenler mi, gün içinde en derinlere ittiklerinin açıdan dolayı önlere doğru kayması ve ortaya çıkması mı? bilmem. ben artık hiç bir şey bilmem. ben sadece midemin üstüyle göğsünüm altında bi yerleri sanki uzun bir cisimle mesela kurşun kalemin silgili tarafıyla karıştırıyorlarmış gibi hissediyorum. bir karışıklık oluyor yani anlatılması çok kolay değil tahmin edersiniz ki. geçmesini bekliyorum zamanla geçer her şey. bir zaman sonra birileri ya da bir şeyler o kalemi kırar belki. ya da kalem esnek olanlardandır ve hiç kırılmaz. esnek olan kurşun kalemleri hatırlıyor musunuz? hani yeşildi ucu çok kötüydü hiç yazılmıyordu onunla ama yine de esnek olup bükülebildiği için herkes alırdı, bende de vardı. zamanımın çoğunu evimizin karşısındaki kırtasiyede geçirirdim. en yakın arkadaşlarım enes ve muratla birlikte oraya gider ve işe yaramaz her şeyden alırdık. bazen de sadece izlerdik. her şeye dokunur bakar okur ve çıkardık. içinde göz olan kırmızı akışkan şeyden alır onu buzdolabına koyup dondurmaya çalışır sora da tavana fırlatıp orada kocaman bir kırmızılık bırakırdık. neden? bilmem. küçük piramite benzer bir şekli olan renkli iğrenç kolonyalardan alıp patlatırdık. o da nedensiz. taa 10 küsür yıl öncesinden gelen alışkanlıkla hala yaptığım şeylerin çoğunun nedeni yoktur. karşıma geçip kendini kaybederek neden diye sorar bazen insanlar aslında yüzlerine bakıp herhangi bir cevap vermem ama cevabım olmadığından değil. içimden cevaplarım. 10 yıldır o cevap hiç değişmedi: bilmem o sırada güzel gelmişti! sorular her yıl değişti. önceleri neden çamurda yuvarlandın? neden çiçekleri yoldun? neden arka bahçedeki kreşe girdin? neden tabakları kırdın? neden örtüyü kestin? sonra daha farklı. neden palyaço gibi makyaj yaptın? neden o eteği aldın? neden benimle değil de onunla arkadaş oldun? neden o hediyeyi çöpe attın? neden benimle sinemaya gelmedin? neden böylesin? neden beni aldattın? ilk soruyla son soru arasında dağlar kadar fark olsa da cevap hep aynıydı. çamurda yuvarlanmamla birini aldatmam arasında masumluk açısından hiç bir fark yoktu ki.
m.z

7 Aralık 2011 Çarşamba

söğütlükapı-edirneçeşme

yürüyemiyorum aynı zamanda oturamıyorum ve sadece tek bir pozisyonda yatabiliyorum. bunu hakedicek ne yaptım bilmiyorum. o kadar da hiç bi şey yapmıyorum ki nasıl bu hale geldim acaba? meğer omurga ne kadar önemli ne kadar güzide bir kemik topluluğuymuş. ve ağrı kesici kas gevşetici iğneler!!! bitmediler. şikayet günümdeyim şikayet yazıları yazmayı sevmiyorum ama ne biliyim işte aslında iyi de oldu şimdi kendi halimde olsaydım bin türlü şey geçerdi aklımdan. iyi oldu iyi bu ağrılar beni oyaladı biraz. metrobüs bu kadar yormasa daha iyi olurdu aslında.
m.z

4 Aralık 2011 Pazar

Old enough to know better, young enough to..


Yirmi olmak cok zor, bi on dokuz gibi degil. Dusunmen gereken cok fazla sey var. Gerci bana gore benim her zaman dusunmem gereken cok fazla sey var. Aklimin oynadigi kucuk oyunlar. Herneyse. Yirmi aklini basina toplama yasi. Her ne kadar yirmi yasimi aklimi tamamen dagitmakla gecirmis olsam da bunun boyle oldugunu biliyorum. 2011 aralikta olmamiz ve bunlari suan kabullenmem de ayri bi degisik oldu. Suan yirminin son aylarini yasiyorum. Ve bikac ay sonra yirmi bir olucam. Kendimi yirmi olarak bile kabullenemiyoken yirmi bir olmak.. ustumdeki baskiyi hissedebiliyosunuz degil mi?
Hadi yirmi bir bu yil bana kendini sevdir, sorumluluklarimi almakla, ayni hatalari yapmak arasindaki buyulu mavi citi goster bana. Cunku degismek istiyorum, belki de herseyden cok istiyorum bunu.
'old enough to know better, young enough to do it anything' demis eskilerden biri. Iyi demis, cok dogru demis.
Bir pazar sabahi erkenden uyanmamin serefine.
Holy erasmus askina.
Amen.
Not: Telefondan yazilmis bir blog oldugu icin yazi stilinde boyle cilginca seyler oldu. Yargilamayalim, uzmeyelim lutfen.
g.a

3 Aralık 2011 Cumartesi

G.A.'nın Kapıları


Başlamak kolay ama, devam etmek bu kadar zor olmasa? Aslında merak etmiyorum hiçbirşeyi, umrumda bile değil desem yeri belki de. Sadece artık kelimelerim bi cümle oluşturmuyo farkındayım. Söylemek istediğim herşeyi, daha önce alakasız bi zamanda, yersiz bir şekilde söylemişim. Ve şimdi yeri geldiğinde, uymuyomuş gibi geliyo, tam da uyması gereken yere. Eğer kırıyorsam, parçalıyorsam, yarıda bırakıyorsam, korktugum için. Her zaman öyle oldu. Deneyip başarısız olmaktan ölesiye korkuyorum. Sonunda batırırsam, en azından 'zaten hiç uğraşmamıştım' deyip, kendimi üzmekten koruyup, kandırabilicem. Evet, kendimi çok kandırıyorum. Kimsenin kandırmasına izin vermemek için en başta ben yapıyorum bunu. Hesabını nasıl ne şekilde vericem hiç bilmiyorum üstelik. Bi yerden toparlamaya çalışırken, öbür yandan kırmamak istiyorum artık. Özellikle de 'kendi özgür iradem ile' yapmamak istiyorum bunu. Kapıyı kapatıp, baska bi hayata geçmek istemiyorum. Çünkü o kapıyı her kapadığımda, o hayatları tek tek özlediğimi biliyorum.
Dediğim gibi kelimelerim artık anlamlı cümleler etmiyo. ne zaman yeni cümle kursam yarıda bırakıyorum. en güzel cümlelerim hep yarıda. şimdi o cümleler, bi bütün olsun diyorum.
En güzel cümlelerim 'onun' artık. Çünkü ben öyle istiyorum.

g.a