18 Kasım 2012 Pazar

başkasının mutsuzluğu üzerine mutluluk kurulmaz.

Kız seviyor üstelik çok seviyor uzak yerlerde bekliyor çocuğun kendisine döneceği günleri sayıyor aynen bir zamanlar benim de saydığım gibi. hayal ediyor ne kadar mutlu olacaklarını okuluna gidiyor işine gidiyor düzenini kuruyor.

çocuk burada yeni insanlarla tanışıyor. yeni bir eve taşınıyor. bir gün kızın teki geliyor eve el sıkışıyorlar. eğleniyorlar gülüyorlar. yavaş yavaş alışıyorlar birbirlerine. ben alışıyorum en azından. daha önce yaşamadıkları şeyler geliyor başlarına. hayatlarının en korkunç anında da en çılgın anında da yan yana oluyorlar. her defasında el ele kalkıyorlar. sabah ilk gördükleri birbirleri oluyor. her şeyin farkındayım.

başkasının mutsuzluğu üzerine mutluluk kurulamaz.


m.z





28 Ekim 2012 Pazar

RERERÖ

sen bazen çok rererö olurdun. o hallerini özlemedim desem yalan olur. eeh sikerler seni de özledim şimdi yalana kıvırmaya gerek yok. sikerler dedim de aklıma geldi yanında hiç küfredemezdim çünkü kızardın ve bana yakışmazdı zaten. bugüne kadar anam babam bana istediğini yaptıramamışken sen hep yaptırdın, sen ne biçim adamdın öyle. kıçımı yırtarak bağırırdım ama ödüm de kopardı bu sırada. içimden hep heh şimdi dayak geliyor derdim ama benim de bir ağırlığım olacak diye susamazdım. ama konumuz bu değil.

inanıyorum ki yanlış zamanda yanlış yerde uyandım. ben hep rüyaların ortasında uyandım. bir kere de sonunu getireyim. hep kayaklarla o dağa çıkıp tam kayacakken uyandım. en çok içimde kalan bu olur genelde. kış gelse de kayağa gitsek. şöyle en fiyakalısından çocuklar da çok istiyor bir de g.a geldi mi tamamdır. ne de çok eğleniriz. ama konumuz bu da değil.

demi lovato götüm gibi olmuş deniz anası kilo almış ama yakışmamış. ama itiraf ediyorum give your heart a break şarkısını seviyorum. aynı selena gomezin love song şarkısını sevdiğim gibi. ikisini de sevmemin sebebi glee şarkıları olması. şimdi sorsanız konu bu muydu diye, yok bu da değildi.

konumuz insanları özlemem. buna bir çare bulan bana ulaşsın. yorum falan yaz ben sana ulaşırım.

m.z



26 Ekim 2012 Cuma

cow


bir gün bir ineği öpmek istersem, ki burada bahsettiğim gerçek benekli bir inek, bana saçmalama demek yerine eve döndüğümüzde bu ineği bulabileceğini söyleyen biriyle yaşamak istiyorum. çünkü ben fazla bir şey istemem az olanın da yapılmasını isterim. aşağılanmadan, aptal olup olmadığım sorgulanmadan.
işte bu yüzden yalnız olmak zorundayım. kuralları yalnız olmak üzerine koyuyorum.

m.z

uçaklar üzerine bir ağıt


giderek alçalıyor
süzülüyor
süzülüyor
bir makine bir kuş gibi
dili olsa ötse
bülbüller diller
halk edebiyatı
bir ağacın yaprağına söylediğini
bir uçağa söyler mi

uçağa inanan
uçakla dünyanın öbür ucuna gidebiliyor
inanmayan evinde oturuyor
dünyanın ortası sanıyor yatak odasının ortasını
kendine merkez diyor
dünyalar etrafında dönüyor

küçücük bir kulübe gibi halkı
açamıyor
sınırları aşamıyor çünkü uçaklara inanmıyor
inansa bilet bulamıyor bilet bulsa dilini bilmiyor
dili olsa konuşası olmuyor
ağıtlar yakıyor yetmiyor
kağıtlar yakıyor
uçaklar sevdiğim her şeyi götürüyor
en çok kimi sevdiysem benden uzağa gidiyor
olmuyor
ağzımdan çıkanı kimse duymuyor
ve benim kulaklarım sağır oluyor gözlerim görmüyor
duyularım kalmıyor
sonra neden diye sormaya gerek var mı
neden seni görmeye gelmedim
ben zaten kalmadım ki
tek başıma kaldım
daha yukarıya
daha
       daha
               daha

bir arazinin ortasına konuyor
arazinin adı yakın batı
giden asla aynı kalmıyor
aşk üzerine yazılan şiirlerin üzerine işeniyor
ve her şey bitiyor

m.z

fikibok ve çükübik



sanki ölecekmişim gibi geliyor sıkıntıdan ölecekmişim gibi. ama bu durumu sevdim. heyecan kalbimi yoruyor. yaşlandık artık. yaşlandık da değişen ne diye sorarsam cevabı için 10 yıl düşünür daha çok yaşlanırım. he mesela ilk defa hayatımda hiç bir şey kötüye gitmiyor diyebiliyorum. acınacak halde olduğumu düşünenler olabilir ama ben bu sırada avakadonun ne kadar çirkin bir tadı olduğunu düşünüyorum. yani kimseyi siklemiyorum anlatabildim mi? uyanıp da camdan dışarı baktığımda üzülecek ya da sevinecek hiç bir şeyim olmadığı için apartmanların renklerine bakıyorum içimden kusmak geliyor. cama doğru kustuğumu düşünüyorum, moda bloglarının çığrından çıkışını ya da... ikisi de aynı kapıya çıkıyor iğrenç.

okuduğunu ilk seferde anlamayan beynimin başka konularda nasıl fıldır fıldır çalıştığını hep merak etmişimdir. belki onun da benim gibi yönlendirilmeye ihtiyacı vardır. tabi ki vardır sonuçta bana ait. beynime geçer not veremiyorum bu aralar iyice durgunlaştı. yürürken sakız çiğneyememek gibi. şu an yaptıklarımı yapmaya devam ettikçe beynimi kullanamayacağım. inan zerre üzülmüyorum rahatım. bu rahatlık da nereden geliyor belli değil belki de biraz beyin yemeliyim. kurban kesilirken izlemeyi seviyorum ve bundan utanmıyorum. kesilen hayvanın beynini yiyebilirim. kolunu bacağını yedikten sonra beynini yememek için hiç bir sebep göremiyorum. ama hala umudum var. ayaklarım su toplamış, patlamış taşaklarım,yanmış burnum, ve gıcırdayan dişlerim olsa bir şey demeyeceğim.

hadi şurada gazoz içip denize bakalım.
p.s: ben güzel olmayan ikizim. bu durumda şişko olmanın hiç bir önemi kalmadı.
      zaten senin popona ve memene aşık olduğum için bu kadar uzun zamandır arkadaşız.
      şaka yaptım poponu memelerini ve kalbini ve dalağını da çok seviyorum.

m.z

21 Ekim 2012 Pazar

Kış Geldi

Hava cok soguk ve yagmurlu. Tahmin edilebilecegi uzere iphone applicationimdan yaziyorum. (Yazi karakteri icin uzgunum.) bugun yalnizken aklima, bir bay arkadasimla deniz kenarina gitmek geldi. Fesat seyler dusunmeyin, sadece arkadas. Dalgalara bakip tas sektirirken bence kiyak gulumsemesini takinip bana ne yapmam gerektigini soyleyebilirdi. Bu hayali sakliycam.
Yazan: ikizlerden sisko olan g.a

16 Ekim 2012 Salı

Guns N' Roses abilerin hiç bilmediğim taşaklı şarkıları var mıdır acaba?
  

13 Ekim 2012 Cumartesi

Bazen 'Mutsuzum' Dememek İçin 'Özledim' Dersin

Sabahları uyandığımda, geceleri uyumadan önce karanlıkta, yolları geçip, virajları sayarken. Hep aklımda cümleler. Toparlamaya çalıştığım. Bu da bir dönem, geçicek dediğim. Bi düzene oturtmak istediğim cümleler, hiçbir kalıba uymuyor. Bu aralar ölümü çok düşünüyorum. Birşeyler kurup, plan yaparken ölüm aklımın bi köşesinde duruyor. 'Yok ama benim başıma gelmez, benim etrafımdaki insanlara birşey olmaz' diyorum. Peygamberler bile ölüyor eninde sonunda, sen neyine güveniyorsun güzelim. Bu düşünceler hep aklımda dolanıyor. Ölümden korkmuyordum aslında. Ama sonra ailem, arkadaşlarım, o aklıma geliyor. Aklımın hep bi köşesinde. Bana olmaz sanıyorum. Yani aslında itiraf etmek gerekirse, boktan zamanlar geçiriyorum. Kötü değil, boktan. Yani boş, yani anlamsız. Sanki söylenicek bişeyler varmış ama söyleyemiyomuşsun gibi. Evet, uzun zamandır böyle hissediyorum. Kimseye bişey anlatmak istemiyorum. Anlatsam, çare bulunmayacağını biliyorum. Bazen çarede arıyorum aslında. Sonra öyle birşey oluyor ki, ne için uğraşıyorum? diyorum. Çok acı ama bunu ilk defa bu kadar içten söylüyorum. Söylenecek bişey, gidilecek bir yol yok. Varsa bile anlamı yok. Belki önceden olurdu ya da gelecek bi zamanda olucak. Ama şimdi değil. "Söylesem tesiri yok. Sussam gönül razı değil." diyor fuzuli. Ölmek değil bu istediğim, ama yaşamak hiç değil. Büyük bi boşluk. 'Ölmek' değil aradığım fiil 'yokolmak'. g.a.

20 Ağustos 2012 Pazartesi

Friends. Drugs. Relationships. Lovers. Couples. Sex. Abortion. Feelings. Lies. Future. Past. Family. Nations. States. Truth. War. Death. Mind. Explotion. Accident. Music. Songs. Fear. Words. Lifes. Endless. End.
'g.a'

17 Temmuz 2012 Salı

Para para paradise

Coldplay müzik yaptığı sürece, yaşamaya devam edebilirim. İnsanlar sözler veriyor, düşünmeden konuşuyorlar,ah şu insanlar kendilerine ne kadar da çok güveniyorlar. -Ben sözler veremem. Ne kadar çok şey değişiyor, farkında mısın? diyorum kendime. Çok da fazla hatırlayamıyorum ama, görüyorum. Anlayabiliyorum bazı şeyleri. -Cümlelerin ne kadar sıradan ve anlamsız farkında mısın? Farklı olduğumu anladıklarında bana birini yolladılar. yaptığımız bir egzersiz vardı. Ben herhangi sevdiğim bi kitabı seçiyordum, aradan belli sayfalardan istediğim 5 6 cümleyi seçiyordum, sonra da onları sıralıyordum. Sonra o da bu ortaya çıkan şeyi yorumluyordu. Çok eğlenceli şeyler çıkıyordu ortaya. O kadar zaman sonra sadece bunu hatırlamamın nedeni, rastgele bir araya gelen şeylerin ahengi miydi? Rastgelelerdi, ama aynı zamanda da ben oluşturuyordum onları. Çocuklarım gibi. -Şu lanet ve katlanılmaz tavrından kurtul şimdi. Herşey kendini yeniliyor. Neden yoruluyorsunuz ki insanlar zaten bir şeyler sürekli değişiyor. -Bence herşey fazla abartılıyor. Öğrendiğim herşeyi sonunda unutuyorum. O sonun neresi olduğunu anlasam, durumu engellerim diyorum. Ne kadar çok şey istersem o kadar az şeye sahip oluyorum. Ne kadar çok çalışsam, o kadar az başarıyorum. Emin olduğum tek şey, içinde bulunduğum bir çember var ve ben sürekli başa sarıyorum. -O çemberde benle yürüyenler de sürekli değişiyor mu? Bencil olduğumu söylüyor, küçük gözleriyle bana bakıyor ve bencilsin diyor. Oysa ben bunun bencillik olmadığını düşünüyorum. Beni yıllardır tanımıyor, ben ona kucakla hediye bırakıp sonra kalkıp gitmedim ki. Ama işte, o da bilmiyor. -Hiçbir şeyin sonunu getiremiyorsun. Bu sondu. g.a

20 Haziran 2012 Çarşamba

Hayaller Yazın Ayrı Parlarlar

Yaz vakti, insan her şeyi yapabilirim diye düşünüyor. Hiçbir hayal zor gelmiyor, hepsi olanaklı. Hepsi gün ışığında parlak. İmkansızlıklar günün renkli ışıklarıyla birlikte kayboluyor. Güneş eritiyor hepsini, mesafeler yok oluyor. Uzaktan herşey güzel duruyor. Beni zorluğuyla yıkamaz diyorsun, hem de bu güzel havada öyle mi?
İmkansız. İmkanı olmamak, çaresiz olmak. Çareleri tüketmek.
Zaman geçtikçe unutuyorsun kötü anıları, hep iyileri kalıyor. Onca zaman sonra aklına gelicek olan, saatlerce kavga etmeniz değil. Nası ayağım kayıp düşmüştüm odanda ki halıda, gülmekten kalkamamıştık ya hani? Gülerek bahsediceksin, birşeylerden. Eninde sonunda, gülümseyeceksin birşeylere. Nereye kadar acıtabilir ki.
- Geçen gün odama bir kelebek girdi. Çirkin ve kahverengi olanlardan. Sürüngen, yaratık, igrenç hatta bir ala karga'ydi o benim için. Evde yalnızdım. Ve korkudan ölücektim. Yabancı, çirkin ve kahverengi olan o şey ölümcül bakışlarıyla bana bakıyordu. Çok iğrençti. Hemen kapıyı kapadım ve yan odaya kaçtım. Annem gelip onu hakettiği yere yollayana kadar da bir daha çıkmadım. Bu durum bana şunu öğretti ki, yalnız yaşarsam, belli bir şekilde kendimi doyururum. Ayda bir çamaşır yıkasam bile yetebilir. Çöp ev ilan edilmeden önce evi temizlesem tamamdır. Karanlıktan bile korkmam gözlerimi kapasam. Ama evime rate böceksavar reklamlarındaki haşerelerden biri girdiğini düşündüğümde bütün cesaretim, kendime güvenim ve isteğim yok oluyo. Ne korkunç, ne çirkin bir görüntüdür abisi o. Her saniye alakasız milyonlarca hayal kuran, uyanıkken bile ruya goren, ilk oscarını alıcağı zamanki konusmasını ezbere bilen, konserlerindeki dansıyla hayranlarını cılgına çeviren, teomanın manevi kızı(masuscuktan) olan ben, yaz aylarında hayal sınırlarımı arttırmış olsam bile, herşeyi bitiren bir limit vardır. Benimki de bu kelebekti. Bu konuda ciddi düşünmem lazım artık. Belki, çok kuvvetli bir böcek ilacı alırım. Bilmiyorum.
'G.a'

8 Mayıs 2012 Salı

12 Mart 2012 Pazartesi

‘Sabah aşık uyanmak…’ diye bir cümle var 2 gündür aklımda, bir türlü devamını getiremiyorum.

Sürekli bir şeyler yapmaya çalışıp yolda kalan biri. Bizden ne istiyorlar tam olarak’ bitmek bilmez sorusu.

YANİ işte, napayım ben de böyleyim. Yıllardır hayatımın temelini oluşturan cümle. Kulağımda her zaman son ses kendi sesimle, karşımdakini dinlemeye çalışmak anıları bir yığını oluşturdu. Halının altına itiyorum. Görmezden gelmek. Çok anlamlı bir deyim olsa gerek. Hayatımın anlamını da oluşturan heh tam da bu!.

Hiçbir zaman kendi düşündüklerim, onlarınkinden önemli olmadı.. Yoksa karşılarında böyle sağır durmazdım. Böyle ukalalık hiç yakışmış mı ?

O ilaçlar işe yaramadı gözde. Hiçbiri seni kurtaramadı.

Ne kadar ilerlemen gerek, neyi öğrenmen gerek, hepsini hatırlamayı nasıl başarman gerek? Hepsini bi anda nasıl yapabilirsin? İyi bir statu, iyi bir iş, iyi bir aile, iyi bir insan… Bunlara sahip olmalısın, senden bekledikleri bu, ama o senden ‘daha iyi’ gördükleri kişi geldiğinde, hiçbir önemi kalmayacak. BİRİ MUTLAKA SENDEN DAHA İYİ OLUCAK. Peki o zaman ne yapacaksın? Yeniden yere düşmeye hazır mısın?

O zaman daha çok çalışırsın, o zaman daha hırslı olursun, o zaman daha…

Seni her gün kurşuna dizecekler. Her gün karşılarında durup nasıl uğraştığını göstermek zorundasın. Her gün karşılarında bir kez daha ölmek zorundasın.

İşte bize öğrettikleri buydu’ konusu. Seni hazırladıklarını sandıkları şey buydu. Silahlarını kuşattıkları, savaş buydu.

Metro insanları. Belki de onlar haklılardı. Yerde yatıp, bütün o kalabalığı, uzaktan izlemek, en mantıklısıydı. Mantık? Metroda ağlamak, metroda sarhoş olmak, metroda seni aşağılayacaklarını bildiğin o yere gitmeyi beklemek değildi. Arkanı döndüğünde birinin sana el salladığını görmek değildi, hayır bunların hiçbiri de değildi işte. Sadece orada uyuklamak ve insanların neden bu kadar uğraştığına kafa yormamaktı.

Şimdi gözlerini açabilirsin, seansımız bitti.

g.a

Şehrin Yabancısı

Anlatabilmeliydim.

Anları hep kaçırıyorum… Söylenmesi gereken şey zamanında çıkmıyor hiç bir zaman. Sonrasında ‘şimdi neye yarar sorusu?’. Bir gün doğru kelimeleri seçeceğim belki de, doğru kişiye, doğru cümlede. Sonrasında değil tam o anda. Tam o sırada, olması gerektiği yerde. Beynimde dönüp duran cümleler olmayacak işte o zaman. Söze dönüşecekler. Açığa çıkacaklar, bir farklılık yaratacaklar. Toparlamaya uğraşmayacağım hiçbir şeyi, çünkü zaten olması gerektiği gibi çıkacaklar. Başım iki elimin arasına saklanmayacak. Her şeyin düz benim ters durduğum o an, mideme ağrılar girmeyecek. Kaburgalarımı kırana kadar, dizlerimi kendime çekmeyeceğim. Gözlerim dolup, kulaklarım uğuldamayacak. Ben o an yerde olmayacağım, daha önce olduğum gibi. Daha önce öyle olmuştur, olmuş da olabilir, hani olmuştu ya?, sanki olmuştu biraz, uzak mı şimdi, -uzak belki de- bacakların olmadan yürümek gibi, ama hatırlıyorum. Kalbim sıkışıp parçalanmayacak bi dahakine, orada sıkışıp kalmayacak. Kalmamalıydı aslında, boşluğa o kadar uzun süre de bakmamalıydım. Çok neşeli şeyler vardı ve ben onları yazmıştım. Peki bu neydi şimdi? Bu kesinlikle benimle ilgiliydi, bu her zaman benimle ilgiliydi. Duyduklarıma yabancı değilim, ama ben kesinlikle buraya yabancıyım, o ana yabancı değilim, hayır bir saniye dur, ben aslında yabancı değilim, bir ışık yılı önceydi belki de, yabancı olmak? Belki olmuştur, belki olucaktır, belki de.. Söyleyebileceğim tek şey, belki. O sesleri sadece benim duymam gibi. Bu konuşmayı kendi kendime yapmam gibi. Ben yabancı değildi, sadece anlamaya çalışıyordum. Böylece doğru cümleleri kurabilirdim. Doğru yerde, doğru zamanda, doğru kelimelerle.. Olmadı, ben masamda sadece kollarım yere düşmüş, öylece kalmıştım.

g.a

29 Şubat 2012 Çarşamba

Mart Mart MART

En sevdiğim ay geliyor. Niye mi en sevdiğim ay, bilenler bilir, bilmeyenlereyse, dünyadaki en iyi arkadaşımın doğum günü. Çocukluğumda oyunlarımı paylaştığım, makas ellere olan zaafı yüzünden saçlarını alakasız yerlerden kesen, ateşi görünce heyecanlanıp kirpiklerini yakan, gördüğü her yeni şeyle çok mutlu olan, etek giymekten nefret eden, bahçedeki çocuklarla oynamayı çok istemesine rağmen izin verilmeyen, annesini herşeyden çok seven, her akşam babası işten geldikten sonra neredeyse tamamının içine sığabileceği ayakkabılarını ayağına geçirip dans eden, büyüyünce kesinlike bir sirkte çalışmalıyım! diyen, hayvanları çok seven ama evdeki muhabbet kuşlarının uçmamasına üzülüp onları sürekli havaya fırlatan (belki uçmayı öğrenirler diye),etrafında hep arkadaşı olan ama aslında her zaman en iyi arkadaşının kendisi olduğunu bilen biriydi.Oyuncaklarını çok severken hep kırardı o çocuk, o zamandan belliydi belki de çok sevdiği herşeyi kıracağı. Ya da ben sadece bir alt metin yerleştiriyorum buraya, kim bilir.

Onun sesinden, dışardaki sesleri hiç tam olarak duyamadım, bunca zaman sonra hala duyamıyorum.Hala kendimi güldürebiliyorum, - oyuncaklarının hepsini odana dizip çok sevdiğin powerranger'ını onların kralı yaptığın günü hatırlıyor musun?, ne kadar çok gülmüştün.Onca süre boyunca, değişmemiş bir şekilde, odanda oturup belki de başka birinin hiç gülmeyeceği bir şeye ne kadar da gülüyorsun. Zaten onlar çoğu şeyi hiç, senin gibi anlayamazlar/dı.

Kendinin en iyi arkadaşı sensin. çünkü kendini en iyi sen anlardın. Yalnız olduğunda bile yalnız kalamazdın, çünkü aklındaki o sesler hiç susmazdı. Başka birini uzun sure nasıl dinleyebilirsin? Sen susmayı hiç öğrenemedin ki.

Onlar bunu anlayamaz, çünkü onlar iki kişilik yaşamayı bilmiyorlar. Senin suskun olduğunda, içinden konuştuğunu. Kendi kendine güldüğünde, aslında ne kadar komik bir gezegen hayal ettiğini bilmiyorlar. Sen onlara hiç ayak uydurmak istemedin değil mi?

Uyduramadık değil mi.

- En sevdiğin ay hoşgeldi 'tanıdığım en mutlu çocuk'. 20nin son haftalarının tadını çıkaralım.

g.a

18 Şubat 2012 Cumartesi

i'm bleeding cause it's fun



ya bi şey diyeyim mi.. ben öpüşmeyi seviyorum. ama sapıklık gibi değil hani içimden sevgi taşıyor öpmek istiyorum insanları. bu kadar.
m.z

16 Şubat 2012 Perşembe

Önemli Biri Olmak İçin Önkayıt Alınıyormuş


Oturup biri bana, 'anlat bakalım kendini' dese pek de tanışık olmadığım biriyse ordan kalkıp giderim, yok arkadaşım olan biriyse ona bakar ve şöyle okkalı bi küfür söylerim. Ama bunların 2sine de yapamayacağım bi durum olursa da, mesela bi iş görüşmesi, staj, ya da okulla ilgimi kesmememe neden olan erasmus muhabbetiyse, durum değişir, mecburen değişir.
Ama vericeğim cevap hakkında hiçbir fikrim yok, yani sizin var mı? Böyle bi soruya nasıl bir cevap verilebilir ki. Ben okuduğum okul muyum, ben yaptığım seçimler miyim, ben gelecekteki hayallerim miyim, yoksa geçmişteki hatalarım mıyım?
Bu konuda bişey bilmiyorum. Nası cevap vericeğimi bilmiyorum.
Ne yaptığımı da bilmiyorum. ne yapmak istediğimi de. Sadece zamanımı boşa harcadığımı düşünüp duruyorum. Daha fazla zaman kaybetmemem gerek diye düşünerek zamanımı harcıyorum. Her zaman biri sizden iyidir değil mi? Biri her zaman iyi zamanlamayı yakalamıştır. Siz ne istediğinize tam karar verdiğiniz zaman, o biri her zaman istediğiniz şeye sahip olmuş olucaktır. sonunda onca zaman sonra karar verip istediğiniz şeye. ve siz onu geri alamazsınız. harcadığınız zamanı da. biri her zaman sizin istediğinize, sizden önce sahip olmuş olucak.

Ben ilginç biri değilim, anlatacak pek de hikayem yok zaten. Olanların da bir çoğunu unutmuş haldeyim. Bazen bi kitap kapağı görüyorum, sonra bi film izleyip bi iki gün etkisinden çıkamıyorum. Bi de gördüğüm rüyalar var, çok değişik olmadıkları sürece, gerçekle karıştırdıklarım oluyo. Ve genelde çok değişik oluyorlar.
Yani, söyleyeceğim böyle şeyler, bildiğim tek şey zaman kaybetmek istemediğim. Bilmediğim şey ise kaybetmediğim zamanla ne yapacağım.

g.a

11 Şubat 2012 Cumartesi

happy v.d



seninle el ele tutuşup trambolinde zıplamak istiyorum. kimin kime bit bulaştırdığı umrumda değil, birlikte bitlendiğimiz için mutluyum. alerjin olduğunu bilseydim asla sana fıstıklı çikolata almazdım. yemin ederim ki bilmiyordum. karışık saçların o kadar güzel ki seni her gördüğümde dokunmak istiyorum saçlarına. okulda her gün yanında oturan kız kadar şanslı olabilsem bunları yüzüne de söylerdim. oyun parkında saklandığımız yerde bana seninkini göstermeni istediğimde neden bu kadar kızdın bilmiyorum sen istesen ben gösterirdim. benden istediğin her şeyi yapabilirim. beslenme çantamda neden hep iki tane elma var zannediyorsun? o kız izin verse bi fırsatını bulsam elmayı sana vericem ve sen de beni sevdiğini anlayacaksın. sadece tek ihtiyacım olan şey beni farketmen. sadece futbol oynarken aklına gelmek yerine bütün derslerde defterinin kenarına adımızı yaz istiyorum. sevgililer günün kutlu olsun <3
m.z

5 Şubat 2012 Pazar

hawaii honeymoon



rüyanı anlatmadan önce sinirliydim. hatta saçma sapan şeyler anlatacağını düşündüm ama sen sahilden mercanlardan ve bembeyaz kumlardan bahsettin. hiç de seni tanıdığım gibi değildin. yazlık kıyafetlerimizle el ele yürüdüğümüzü anlatırken bir an.. sadece küçük bi an senden hoşlanmış olabilirim ama benden tek alabileceğin bu. heyecanla ne kadar yakıştığımızı, bambulardan yapılmış küçük odayı anlatmana da biraz tav olmuş olabilirim. bi kaç saat önce orospu çocuğu ttnet yazmana anlam verememiştim meğer rüyanı böldü diye kızmışsın. bunlar küçücük hoşuma gitmiş olabilir. kaçtım diye kızma bana. dedim ya benden tek alabileceğin bu. yani hiç!
m.z

1 Şubat 2012 Çarşamba

who run the world



bilirsiniz belki de şansımı başka yerde aramalıyım ya da bu işi bırakmalıyım. bir böcek türü vardı ya da balık emin değilim, önce kılık değiştirip avının tamamen kendisine güvenmesini sağlıyor ve sonra en savunmasız olduğu sırada PAT!!!! kafasını koparıp yiyor. bence bazı kızlar aynı bu hayvan gibi. balık ya da böcek emin değilim.
ben de tamamen yalnızım bir şeylerle uğraşmak bile zor geliyor şu günlerde. kafayı sıyırmış arkadaşlarım olmasını istiyorum ama çok fena sıyırmış olsunlar ki aklımı bir şeylere verebileyim -yalnız olmam dışında- ve eğer hala okuyosan bir şeyi bilmeni istiyorum: o durumu aştım. evet bunu çok açık ve net söyleyebilirim. o duygu gitti artık yok. rahat edebilirsin zamansız aramalar yazılar hepsi bitti. yeni kız ve sen çiftine alıştım. tek başıma kalmış olmam dışında yeniden doğmuş gibiyim derler ya öyleyim.
m.z

29 Ocak 2012 Pazar

Eski dostum sakallı kertenkele



-Bi yerlerden yuksekken, yemeye doyamadığım patates'e bi şiir yazdım.
-En genç millet vekiline plaket verirken, 'aa bana da mı var' diyen vekile, 'ayıp ettiniz tabi ki' dedim.
-Birilerine vakit ayırmak için, kafam fazla güzelmiş. Sadece kafamda yaşamaya karar verdim. (bi süre)
-Telefonları açmadığım için üzgünüm, sadece teknoloji çok karışık geliyor.
-Teyzem ben küçükken, yaşım gereği alınmadığım tiyatroya beni sokabilmek için, kapıdaki görevliye 'lütfen bişey demeyin. cüce o, zaten çok üzülüyo, yüzüne vurmayın' demiş, kültürlü bi insan olmam da bu dönemde başlar.
-Bi penguenim olsaydı bundan mutlu olamazdım.
-Bişeylerle ilgilenmeyi çok istiyorum, gerçekten, sadece hiçbişeye ilgim yok.
-Şuanlık böyle ama, devamı da gelebilir.

g.a

22 Ocak 2012 Pazar

Herkes mutlulugu tadabilir
Mesela üst kattaki kanser amca
Ya da sokakta bisikletler dolaşan her gördüğümde biraz daha büyüyen cocuk
Annem
Babam
Garson adam
Overlokcu kadın
Sadece bende olmuyor. Veya devamı gelmiyor
Bitiremediklerimden bahsetmiştim daha önce
Doğanin kanunu bu sanırım
Sevdiklerim de yarım
Aynı benim gibiP
Sen her gittiğinde ( bunun ne kadar çok olduğunu biliyoruz ikimiz de)
İlk aklıma gelen zorluklar oluyor
Ben herkesin iyi olmadıgını belki de en kotu yoldan öğrendim
Karşıma çıkacakların hep orta olacağını düşündüm. İyi veya orta
Oyle değilmiş
Herkes düşünmez
Herkes hissetmezmiş
İste aklıma hep o gelir sen gidince
Söyleyemem bir türlü
Bana dokun sadece
Beni sev sadece
Tek düşündüğün ben olsam ya
Yapma bunları Bosver
Degerlenmek için baska seyler lazim galiba
Yeterli olmak lazim
Baska kızlar gibi olmak lazim
Düzgün akıllı v.s
Basından bela eksik olmayana kim ne kadar dayanır ki
Dayansa bile kendin bela oldugunda da kalicak mı sanırsın
Bosver bunları
Düşünme

M.z
her yer kavga, gürültüyse nasıl mutlu olsun ya da neyle mutlu olsun. bugüne kadar gördüğü kavgalar onu bu hale getirdi biliyor kendisi de. şimdi senle anlaşamıyor her gün kavga ediyorsa gördüğü bu olduğu için. kızmakta haklısın, ben de çok kızgınım ona. tek iyi olanı uzaklaştırdığı için.
m.z