31 Ağustos 2010 Salı

gelişme hali

bugün daha normaldi. daha sakin. daha insancıl.
onu böyle görmek bana da iyi geldi. daha rahat yaptım işleri. artık çok da zor gelmemeye başladı o kadar işi yapmak. iki üç saati kendime ayırabildim hatta. sevdiğim birine uğradım. yanındayken sorunları biraz daha kafamın gerisine itebildiğim birine. ah onu ve bana küçük bir şekilde bile olsa destek olmaya çalışan herkesi nasıl da seviyorum. yanımda olduklarını bilmek bana nasıl da iyi geldi.
teşekkür ederim..
m.z

30 Ağustos 2010 Pazartesi

nedeni bu

bir kaç gündür her zamankinden daha da zor şeyler yaşadım. bugüne kadar olanların aslında çok da önemli olmadığını görmemi sağlayacak şeyler. yeni bir haber aldım mesela çok değişik bakın:

sınavı kazanamadım.

zaten iki yıldır hep duyduğum şey ama bu sene ikinci defa duymama ne dersiniz? ben buna bingo derim. şans beni hiç bırakmaz. belki de gidip piyango bileti almalıydım bu sene. o kadar ki şanslıydım. olay bu değildi tabii ki bunu duymaya alışmış, bu konuda bağışıklık kazanmış bir bünyem var. asıl sorun annem.

anne ve sorun kelimeleri aynı cümlede kullanıldığında insanlar genelde çocuğu rahat bırakmayan, isteklerini yerine getirmeyen sıkıcı bir anne düşünürler. ama benimki farklı. benim annem hasta. psikolojik rahatsızlığı olan ciddi bir hasta. ve ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. annesi deli olan biri ne yapmalı?

uzun zamandır sadece camdan dışarı bakıp, sabit bir noktaya kilitlenip ağlamaktan başka yaptığı bir şey yoktu. son zamanlarda kriz geçirmeyi sever oldu. birden bağırmaya başlıyor saçlarını yoluyor biri gelip durdurana kadar kendini yumrukluyor. evet bu benim annem. ve bu anlarda benden başka kimse sakinleştiremiyor onu. belki sahip olduğum güçten belki de kendisine duyduğum derin nefretten kaynaklanıyordur durdurabilmem, bilmiyorum. ama tek bildiğim son yaşadıklarımızdan sonra yalnız kalmaması gerektiği.

son olanlar ne mi? işte anlatıyorum:
içeriden ablamla annemin kavga ettiğini duydum. annem yine kendinden geçmişti ama fazla önemsemedim ne de olsa bir dakika sonra gidip sakinleştirebilirdim alıştım artık. ama baktım ki bağırışlar değişik bir hal aldı dayanamadım kalktım gittim mutfağa. annem penceredeki teli yırtmış ve cama çıkmış. kendini atmak için cama çıkmış. düşünün ki anneniz karşınızda kendisini öldürmek için cama çıkmış. naparsınız? o anda neyi düşünebilir, hangi mantıklı kararı verebilirsiniz? annemi ordan nasıl indirdiğimi hatırlayamıyorum. tek hatırladığım iki saniye sonra anneme sarılmış sakinleştirmeye çalışırken ağlayarak neden diye sorduğum. neden böylesin? aklımı kaybetmek üzere olduğum iğrenç bir an..

ve aklımdaki bir başka düşünce de:

anneannem de hastaydı ve kız kardeşi intihar etmişti. annem hasta ve o da kendini öldürmek istedi ve ben de kendimi öldürmek istedim. bizim ailemiz hasta. nefret ettiğim iki kadın gibiyim ben de. onlara benzemekten o kadar çok korktum ki onlardan biri oldum.
bu düşünceler beni öldürüyor. her gün düşünmekten kafayı yedim iyice.
ve arkadaşlarım..
e.o:
bunlar olurken yanımda olmaya çalıştın belki ama birden de oturup anlatamazdım ki zaten öyle bir vaktim de olmadı. sürekli annemin yanında durdum, evin işleri, yemek falan derken konuşmaya vaktim yoktu. düşünmekten başka hiç bir şeye vaktim yoktu. gergin ve çökmüş bir haldeyim. umutsuzum. anla beni lütfen. özür dilerim ama konuşamıyorum artık. yoruldum, anlatmaya bile halim kalmadı.
cansın:
sen apayrı bir konusun. bencil bencil ve bencilsin. ve ben artık zamanımı böyle çocukça oyunlara ayıramicak kadar yorgunum. neden beni aramadın neden kal demedin neden beni sevdiğini söylemedin.. bunlar ne ki? ne saçmalıyoruz ki? bunları geç artık. eğer birlikte olmak gibi bi düşüncen hala varsa geç bunları. alınmak küsmek bu duyguları geç. benim için bir şey yaptıktan sonra bunun karşılığını beklemeyi geç. sevgi sözcüklerini geç, özledimleri geç, mutlu hayaller kurmayı geç, benimleysen kafanda bugüne kadar oluşturduğun her şeyi at. çünkü benleyken karşına ne geleceği, bunla nasıl başedebileceğin.. hiç biri belli olmaz. eğer istiyorsan "karşılıksız yanımda olmayı" biliceksin sadece. başka hiç bir beklentim yok. senin de olmasın. daha fazla beklentin olmasın. yoksa hayal kırıklığı yaşarsın. bunu istemem, üzülmeni hiç istemem. bunlar bana göre değil dersen de söyle ki boşuna birbirimizi yıpratmayalım. unutkanım ilgisizim duygusuzum olabilir. ama böyleyim işte bunu değiştiremem. özellikle böyle bir durumda her gün senle buluşmaya gelemem. hatta uzun bir süre de gelemeyebilirim onu yalnız bırakamam bu halde. evden her çıktığımda ya şimdi bir şey olur da çocuklar engelleyemezse diye düşünüp duramam. bunları ben seçmedim. böyle bir yaşantım olmasını ben istemedim ama var. biraz anlayışlı olmanı beklerdim. senden yardım etmeni falan da beklemiyorum sadece sana annem iyi değil dediğimde anlayışlı olmanı beklerdim. beni bütün bunları anlatmak zorunda bırakman yerine hazır olduğunda nasıl olsa konuşur diye düşünmeni beklerdim. bu sabah attığın mesajın gözümde hiç bir değeri yok o yüzden cevap vermedim. sana durumu ancak böyle anlatabilirim. dün beni gerçekten üzdün. sanki bunlar benim suçummuş, sanki ben böyle olmasını istermişim gibi bir de senden azar işittim. bana kalırsa amerikaya git dinlen ben de burda bir şeyleri halledebilirim belki ve sonra hala istersen tekrar konuşalım belki o zaman dün sırf sıkıntıdan çıkardığın kavgayı ve en zor zamanımda yanımda olmadığını unuturum.
m.z

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Right Here


Çocuk oturdu, kız da yanına.

Ortada bilinen ve üstesinden gelinmiş bir geçmiş vardı.Geçmişi hatırlayarak gülümsedi kız, arada yapardı bunu,sonra baktı ona hala yanında olduğu için yaptığı onca şeye,kızın kendilerine yaşattığı onca kötü zamana karşın, çocuk yanında olduğu için çok mutluydu.Hala aynı eski şeylere ve yeni şeylere gülebildikleri için, her aradıklarında "birbirleri için orda olduklarını" bildikleri için, kız gülümsüyordu.

Çocuk sigarasını yaktı, buluşacağı bi kızdan bahsetti, kız çocuğa sarılmak istedi o an,birbirleriyle herşeyi konuşabildikleri için, ama yapmadı bunu.Oturdu yerinde öylece gülümsedi sadece, sonra abuk sabuk bi espiri yapıp güldüler.

Bi daha asla onu kırmam dedi kız içinden, isteyerek ya da istemeden ne olursa olsun onu kırmıycam asla.O beni kırsa bile, ben zarar vermiycem.Başka hiçbir erkek için söylemiyceği şeyleri söylüyordu içinden belki ama biliyordu ki hiçbir erkek de böyle değerli değildi onun için.Bu kadar uzun zamandır, bu kadar yanında değildi başka biri.
Ve hepsinden önemlisi hiçbirine böyle güvenmezdi, yanındaydı işte ötesi var mı?
Bi yıl öncesine baktı, şuan hayatımda olmamasına dayanamam dedi.İyi ki burda, iyi ki.
Çocuk sigarasını bitirdi "Hadi içeri girelim." dedi."Tamam" dedi kız."Hadi."
Yanyana içeri girdiler, kız gülümsedi yine,içinden "iyi ki var" dedi "iyi ki."
g.a

24 Ağustos 2010 Salı

Disconnect


Ekildim.

Çok komik ama öyle.Birçok kez buluşalım dedikten sonra beni niye ekti hiç anlamadım ama buluşcağımız gün aramadı ve telefonu kapalıydı.Aslında ben asla aramazdım ama bir anda gideceğim 3 ayrı yer de iptal oldu.Bi tanesinin dans dersi varmış, unutmuş ona gitti, diğerinin kadıköye geçmesi gerekti ve öbürlerinin de erken kalkması... Ve sonuç olarak ben giyinmiş makyajımı ve saçımı yapmış bi şekilde kalakaldım... O yüzden aradım onu.Ve ne kadar şaşırtıcı ki telefonu kapalıydı.

İnsanlar o kadar tuhaf o kadar tuhaf ki, şahsen ben çoğunun deli olduğunu düşünüyorum.
Mesela bi tanesinin ölümüne bana yazmasına rağmen, doğum gününü kutladığım da (çünkü o da benimkini kutlamıştı) diyalog tam olarak şöyleydi

gözde : Doğum günün kutlu olsun :)
çocuk: Sağol kardeşlerin şahı
gözde: kardeş mi?
çocuk: evet kanka :)

Bu ne şimdi? Bu nedir yani biri bana açıklasın lütfen, daha üç gün önce bana yavşamaktan ölen bi insandın noldu şimdi? Kendini ağırdan falan satmayamı karar verdin, eğer öyleyse çok komik.Gerçi her türlü çok komikte neyse.
Ya da gecenin bi vakti cidden endişelendiğim bişey olduğu için mesaj attığım biriyle olan diyalog...

gözde: uyanık mısın?
başka bir çocuk: evet
gözde:napıyosun ben ......'dayım tuvalette arkadaşım çok kötü oldu alkolden kalkamıyo, diğer arkadaşlarımda hesabı ödemeye gittiler.Çok korkuyorum bişey olucak diye
başka bir çocuk:kitap okuyorum.

?! Kitap okuyorum mu? Gerçekten o cümlede ne yaptığını merak ettiğimi mi düşündü yani bu kadar aptal mı, tabi ki değil aklı sıra posta koyuyor, ama o kadar "yazık" ki yaptığı anlatamam.Hergün şükrediyorum böyle bi insan olmadığıma, ne durumda olursa olsun, ne kadar nefret edersem ediyim, her koşulda yardıma ihtiyacı olan birine yardım ederim.Ve benim orda yardıma ihtiyacım vardı.

O diğer çocukla olan diyaloğum da olduğu gibi... (beni gerçekten araması gerekirken aramamıştı ertesi gece saat 2 gibi aradığında ise hiçbirşey yokmuş gibi konuşmaya başladı)

diğer çocuk: kız arkadaşım yanımda çok içti yatıyo yatakta, çok korktum komaya girerse diye, napıcağımı bilmiyorum.
gözde: ben hiç komaya girmedim ama istiyosan hemen öğrenebilirim nasıl anlıycağını?
diğer çocuk: yok düzeldi uyuyor şimdi çıplak yatıyor yatakta

Çıplak?? Kız arkadaş?
Buna rağmen onunla konuştum çünkü buna ihtiyacı vardı ve belki o gece beni görmeye de.Bunu o zaman yaptım ve şimdi olsam yine yaparım çünkü ben böyleyim.Karşımdaki bunu anlar anlamaz o beni pek alakadar etmez.Ben üstüme düşeni yaparım.
Şuan aklıma gelenler bunlar da napıyor yahu bu insanlar diye düşünüyor insan.Hepsini toplayıp uzaya göndersek mesela nasıl olur ki?Güzel olmaz mı, olur bence ki.

Bu aralar bir garibim nasıl olduğumu ben de tam bilmiyorum ama bir tuhaf işte.Hayatımda ilk defa bir erkek arkadaşım olsun istiyorum:S Belli birine karşı bişey hissettiğim için değil, sadece çiftler görüyorum bi böyle iç falan geçiriyorum.Sanırım ben sıkıldım.Herşeyden herkesden biraz sıkıldım.Biliyorum ki olsa ondan daha çok sıkılırdım.Ama insanoğlu işte ne zaman ne isteyeceği belli olmuyor, hiçbirşeyle de yetinmiyor.
Bi de iki gündür sürekli cardigans-communication dinliyorum.Hayatımın özeti galiba :/
Tavsiye ediyorum dünya iyisi bir şarkı.

I need you, you want me
But I don’t know
How to connect, so I disconnect
I disconnect.(L)



g.a


20 Ağustos 2010 Cuma

Please Don't Stay In Touch!


Evet, gördüğünüz gibi resimdeki fıstık benim."i'm done" isimli yazının fotoğrafı gibi, bu da benim fotoğrafım.Güzelim işte yapıcak bişey yok fazla.Biraz da Lilly Allen'a benzemişim bu fotoğrafta, hatta o bile olabilirim.

Tamam bu Lilly Allen, ama benziyoruz.Sadece onun inanılmaz derece tatlı bir yüzü, benimkinden biraz daha güzel bir vücudu (ama az) var.Bir de o kadar tatlı ki insanlar ona şarkı söylerken sarılmak, öpmek,ısırmak falan istiyor, bana ise ayakkabı fırlatmak.Sesimin kötü olmasıyla ilgisi olduğunu düşünmüyorum ama ben, ingiliz aksanım yok ya ondan bence.


" Fuck you, fuck you very, very much
'Cause i hate what you do
And i hate your whole crew
So please don't stay in touch. "


Bence bunlar çok güzel sözler ve tam olarak böyle düşünüyorum.Gerçekten böyle, "FUCK YOU VERY VERY MUCH" diyorum bastırarak.(aksansız söyleyince de aynı anlamı veriyor.)


Hayatımın en rahat dönemlerinden birini yaşıyorum, hiçbi derdim yok ve mutluyum.Bu biraz korkutucu, bişiler olucak bence fena halde.Ama olmasın, lütfen olmasın, her şey iyi gidiyo', lütfen evren bana bi tuzak hazırlamamış olsun.Gerçi en yakın arkadaşlarımdan biri hala benimle konuşmuyor, (daha doğrusu aramıyor) olsa da, ben iyiyim üstüme düşeni yaptım hem de birden fazla kez.Şuan iyi olabilirim, ama bir ara iyi değildim ve o yoktu.Gerçi hala yok ama ben kendim şuan iyiyim.İdare ediyorum.
Ve ayrıca lütfen biri beni görüp, arkadaşına haber vermesin ve o arkadaşı da seni görmüşler hehe diyerek aramasın.Bunun hiçbir anlamı yok , please don't stay in touch! demiştim uzun zaman önce, hem de komik.
Hem şunu farkettim ki,güzel blogumuzun izliycilerinden biri, artık izleyici olmak istememiş.Zaten toplam da üç kişiydi, şimdi iki oldu.Ben blogla ilgisi olduğunu düşünmüyorum bu gidişin mutlaka başka nedenleri vardır.
Bütün bunların dışında omzum tutuldu ve canım çok acıyor.Noterdam'ın kamburu gibi dolaşıyorum.Nalet olsun.

Neyse evrene geri dönücek olursak, akıllı ol iki dakka, normal normal yaşayalım işte.



g.a

17 Ağustos 2010 Salı

Hiçbirşey Hakkında Sıkıcı Bir Hikaye


Öncelikle bilmeniz gereken şey bu hikayenin hiçbir ilginçliği olmayışı.

Sonrasındaki şey ise tekdüze bir şekilde ilerlediğidir.

Bir kız ve bir çiftlik hakkında olan bir hikaye, ne kadar eğlenceli olabilir ki?


Kız sabah içeri giren güneş ışığıyla uyandı, tamamen turuncu renkteki odasının perdeleri güneş ışığının odaya girmesini engelleyemeyecek kadar inceydi.Uyandı ve telefonuna baktı, bütün gece beklediği mesaj geldi mi diye, hayır gelmemişti.Tekrar gözlerini kapadı, açtı, müzik dinledi, o yatakta daha fazla durmaması için hiçbir neden yoktu, uyanıp yataktan çıkmasına neden olucak hiçbir işi yoktu.Elinden geldiğince yatağın içinde oyalandı, yatış pozisyonlarını değiştirdi, tekrar uyuyamadı ve bi süre sonra sıkıldı ve yataktan kalktı.

Üst katta biraz dolandı, biraz da oturma odasında yattı, tavanı izledi, tekrar kalktı, aşağı indi.Bahçeye çıktı, bu sefer de salıncağa yattı, müzik dinledi, içinden ritme uygun bir şekilde dans ettiğini düşündü, bu bir süre boyunca sürdü.Annesinin getirdiği kahvaltıyı etti.Bu sırada cebinden çıkarıp, masaya koyduğu telefonuna mesaj geldiğini farketti.Ama artık, bir önemi yoktu, çünkü geç kalmıştı.Mesaj atan numarayla bir süre tartıştı, bu sırada salıncakta sallanıyordu.En son mesaj atan kişinin söylediklerine o kadar katlanamadı ki, konuşma şekli onu delirtiyordu, belki başka bi şekilde söylese kelimeleri başka türlü seçse, bu şekilde sinirlenmiycekti.Doğru kelime neydi? Evet, söyleyiş tarzı ona fena halde batıyordu.Koşarak üst kata çıktı, nefes nefese bir şekilde bi daha beni arama dedi.

Bahçeye çıktı, salıncağa oturdu, kitap okuyamaya başladı ama aklını kitaba veremiyordu, üstelik aklında hiçbir şey yoktu.Koca bir boşluk.Yine de konsantre olamıyordu, tabi ki olamıyordu her zamanki gibi.Bu hiç geçmeyecek dedi içinden, bununla yaşamak zorundayım.

Odasına çıktı, ertesi gün sınavı olan ve nedensiz yere onunla konuşmayan en yakın arkadaşlarından birine mesaj attı, başarılar dileyen bir mesaj, oysaki ona çok kızgındı.Nedensiz yere böyle davranmasına çok kızmıştı, nolursa olsun ne kadar kırılsa kırılsın o böyle bi mesajı atıyordu yine de, ama en yakın arkadaşlarından biri olarak tabir ettiği o kişi en kötü zamanında onu aramamıştı.Ya da hayatında çok heyecanlı birşey olacağını bile bile, arayıp sormamıştı, sonucunu merak etmemişti.Sen böyle birşey yapmazdın diye düşündü kız.Ama ben bu filmi daha önce gördüm, en kötü zamanında aramayan başka bir en yakın arkadaş, şuan belki araları iyiydi.Ama o zaman ağlayarak onu aradığı sana çok ihtiyacım var! dediği bir günden sonra aranılmayı hakettiğini düşünüyordu.Bunu onlara söylediğindeyse sen sinirlendin herzamanki gibi(!) ve sinirlerine hakim olamadın cevabını alıyordu.Hayır ben sinirlenmedim, siz benim yanımda olmadınız.Bunları düşündü kız.Herneyse dedi, üstüme düşeni yaptım işte.Yatakta biraz yuvarlandı, tekrar kulaklığını kulağına geçirdi.Biraz dans etti.

Aşağı salona indi, dondurma ve cips karışımını yaptı.Tatlı ve tuzlu karışımını oldu olası sevmişti.Zıt kutuplar gibi.Doğu ve batı sentezi gibi.Bir süre daha telefonuyla uğraştı, sonrasında dışarı çıkmak istediyse de annesinin kapıyı kapatmasıyla hatta üstüne demir kapıyı da kapatması sebebiyle bu isteği gerçekleşemedi.

Yukarı çıktı, yine odasında yuvarlandı.Yanında getirdiği bir milyon adet filme baktı, hiçbirini izlemek istemiyordu, film izlemek istemiyordu.Kitabına baktı, biraz daha okudu, dümdüz yattı, tavanı izledi.İncelemeye çalıştı, ama inceliycek hiçbir şey yoktu, özelliği olan bir tavan değilsin diye düşündü.Oturma odasına geçti, dergi okudu, gazete okumak istediyse de bahçede olduğu için gidip alamadı ( çünkü üstüne iki kapı kitlenmişti ).Kapının kitlenme nedenini çözmeye çalıştı, Anne şu kapıyı niye kitledin ki sen? diye sordu annesine ve aldığı cevap içeri kimse girmesin diye'ydi.Ve kız düşündü bir dağ evinde, dış kapısı kapalı olan bir dağ evinde, içeri kim girebilir? Bir sırtlan, bir goril ya da bir fil? Hangisi?

Babasının gelmesiyle, kapı açıldı, ve sonra hadi sahile gidelim diye bir öneriyle geldi adam.Arabaya bindiler, günün biraz daha hızlı geçmesini sağlayan kısım buydu.Yirmi dakikaya yakın sahilde durduktan sonra eve geri döndüler, yemek yediler.

Kız odasına çıktı, böceklerden çok bıkmıştı, biraz internete takıldı, arkadaşlarıyla mesajlaştı, uyuyakalmadan önce, odanın içindeki böceklerden kurtuldu, daha fazla müzik dinlemeden önce aklında hiçbir şeyle uyuyakaldı...



g.a

16 Ağustos 2010 Pazartesi

yoo hoo




zaman hareket sanat renk aşk değil ama ona yakın bir kelime daha.. takıntılarımın ve hayallerimin en süslü kelimeleri. kimi zaman bilgi yetersizliği ve yeteneksizlikle boğuşsam da eş düşüncelere sahip birilerinin çıkıp bunları bir güzel harmanladığını görünce hayattan aldığım zevk barı ibresinin oku yaydan fırlamışçasına beni kalbimden vuruyor.
şu an a'yı uzaya postalıyorum. sarı elbiseli küçük kızı da alıp orda yeni bir hayata başlamalarını istiyorum ve öyle de olucak çünkü burda kuralları ben koyarım. hep ben koydum ve bu sefer de farklı olması için hiç bir neden yok. mesela kuralları benim koyduğum yerde hep yasaklar olacak çünkü yasak olana ulaşmanın verdiği haz lanet sıcak günlerde güneşin önüne geçen bulutun verdiği serinlikle eş bir değer taşıyor. benden özür dilemesi gerektiği zaman da gelicek. zaman her şeyi halledicek ve ben sanatın tüm renkleriyle boğuşurken yepyeni birine aşık olucam. işte o zaman dünyamız tersine dönücek. o hayatını düzene sokmak için çabalarken sadece gülümseyip " bunu hakettin.şimdi defol" dicem. NİHAHAHA!
m.z

12 Ağustos 2010 Perşembe

Onlar Ne Demiş



  1. ''Hiçbir şey hissetmiyorum...'' Nick Drake, 1972

  2. ''Her şeye baştan başlamalı!'' Lydia Lunch 1997

  3. ''Olumlu şarkılar yazmayı her zaman için güç bulmuşumdur.''Robert Smith

  4. ''Argoya yeni bir boyut getirmek gerek'' Robert Smith ( The Cure)

  5. ''And i said i''ll find a better place. Where we can spend eternity'' Elliott Smith

  6. ''En iyi müzik aslında dünyayla yüzleşmeyi sağlayandır..'' Bruce Springsteen

  7. ''Whashington DC'ye taşınmayı sakın düşünmeyin, çünkü orası bir burjuva kenti.'' Huddie ''Leadbelly'' Ledbetter (1889-1949)

  8. ''Üçüncü dünya ülkelerinitemsil eden yegane takım olduğu için konserlerde Galatasaray forması giydim.'' Manu Chao

  9. ''Hayatım boyunca özel olduğumu biliyordum, bu öyle büyütülecek bir olay değil.'' Damon Albarn, Blur

  10. ''Arzu denen o üzüntü ateşinin sönmesine asla izin verme.'' Patti Smith

  11. ''Bizim zamanımızda olay; seks, uyuşturucu ve rock'n roll'du. Ha, ben takılmadım ayrı.'' Ian Durry

  12. ''Kimse beni anlamıyor. Hakikaten çok duygusal biriyim.'' Iggy Pop

  13. ''Gülleri gördün mü? Bin tane rengi var. Bence gençler çok eğlenmeli, ama ben hiç eğleniyor gibi görünmüyorum. Her zaman bu kadar içe kapalı değildim. Gittikçe yok oluyorum, bir sürü şeyden kaçınıyorum.'' Syd Barrett

  14. ''Pornodan hoşlanmadığını söyleyen bir erkeğe asla güvenmem.'' Moby

  15. ''Keyif verici maddeler kullanmak mı? Korkunç olurdu, müziğimiz Bryan Adams'ınkine dönerdi.'' Thom Yorke

  16. ''Ağır bir gitar ve üzerine bolca piyano. Tabii bir de bıkmadan çalışmak var. Bizm için müzik buydu.'' Hope Sandoval

  17. '' Sesimin iyi olduğunu düşünmüyorum. Ama zaten önemli olan iyi bir sese sahip olmak değil, yorumunun farklı olmasıdır.'' Stephen Malkmus

  18. ''Çok fazla direksiyon sallıyorum, sadece zevk için. Bazen Cadillac'a atlıyor ve şehrin, hatta ülkenin etrafında dolanıyorum. Kaybolmayı deniyorum, yolların nereye çıktığını bilmek için...'' Frank Black

  19. ''İnsan davranışının bir haritası yoktur.'' Bjork

  20. ''Sızlanan bir liberal değilim. Saçımda çiçeklerle dolaşan bir hippi de...'' Bono

  21. ''Herkes barış hakkında konuşuyor, ama kimse barışçıl yoldan bir şey yapmıyor'' John Lennon

  22. "Love is a first!" Mike Patton-2000

  23. "Korkacak bir şey yok!" Damon Gough-2003

  24. "Aşkın gücü, güç aşkına baskın geldiği zaman dünya barışı tanıyacak." Jimi Hendrix-1968

  25. "Yanıta çok yaklaştım." Justin Sullivan

  26. "Ben kaosa hazırım, ama kaos bana hazır mı emin değilim" Bob Dylan

  27. "İhtişam içinde ölmeyeceğim kesin!" Billy Corgan

  28. "Sabahları kalkınca yatığım ilk iş mi?Hastaneden eve dönmek..." Billy Idol

  29. "Bence gürültü de kendi içinde garip bir melodi barındırıyor." Trent Reznor

  30. "Bütün paramı seni ağlatmak için harcayacağım." Hope Sandoval

  31. "Acıyla yaşamak bir sanattır..." Eddie Vedder

  32. "Dream Syndicate dünyanın en iyi grubuydu." Kendra Smith

  33. "Sessiz kalma hakkına sahipsiniz." Joe Strummer

  34. "Nerede ve ne zaman olduğunu bilmiyorum; ama tekrar karşılaşacağız" Johnny Cash 2003

  35. "Anlamadım gitti bu mevzuları..." Bob Dylan Santa Fe 1962

  36. "Gençtik, heyecanlaydık, punk çalardık.." Ian Dury 1978

  37. "Ben zaten her şeyi söylemiştim" Kurt Cobain Seattle

  38. "Kimse beni sevmiyor..." Beth Gibbons 1996

  39. "I am the coolest guy in the country." Iggy Pop, 1993

  40. "Yaşlıyım ve hâlâ solcuyum. Daha ne olsun..." Steve Earle, 2004

  41. ''Benim için en kolay ilişki on binlerce insanla yaşadığım. En zoru ise sadece bir kişiyle olanı.'' Bob Dylan

  42. ''İnsanlar yaşlandikça size geçmişinizle ilgili daha fazla şey söylemeye başliyor.''Mick Jagger

  43. Kendi kıyafetlerimi giymemeye çalışıyorum. Hep bir başkasıymışım gibi davranıyorum. " David Byrne

  44. ''Sadece hissettiğim şeyi yapmaya devam etmek istiyorum.'' Ben Harper

  45. ''Goth'' terimini oldukça kısıtlayıcı buluyorum. Neden ellerimi kollarımı keseyim ki? Neden kendimi Boxing Helena gibi bırakayım?'' Siouxsie Sioux

  46. ''Tüm kalbimi ve ruhumu bir şarkıya veririm ve sonra kendime gelebilmek için en az bir haftaya ihtiyaç duyarım'' Beth Gibbons

  47. ''Aynı doğrultuda giden insanlar olduğumuzu John Lennon mutlaka fark etmiştir.'' Erkin Koray

  48. Ünlü olmak sıradan bir insan olmak gibi. Sadece; saçlarımı daha sık yıkıyorum ve muzır yayınlar alamıyorum. '' Brett Anderson

  49. ''İnsanlar yaptıklarınızı taklit etmeye başladığı zaman, bir şeylerin gerçekleştiğini anlarsınız.''James Hetfield

  50. ''Ukala falan değiliz, sadece dünyadaki en iyi grup olduğumuzu düşünüyoruz.'' Noel Gallagher (Oasis)

  51. "Eğer birinin piyanoya zarar verdiğini görürsem onu öldürürüm. Durup düşünmem bile. En yakın arkadaşımı savunurum." Tori Amos

Onlar ne demişse güzel demişler...

g.a

11 Ağustos 2010 Çarşamba

ne zaman



hay sıçayım ben böyle işe. sen kalk sabahın köründe -çünkü rahat dursam olmaz- arabayla karşıya geç, sonra vapura binip kadıköye dön(malum kişi bilir kadıköy beşiktaş seferlerine bayılırım) sonra bu yetmesin mimar sinan'a kayıt yaptırmak için tekrar beşiktaşa git, ordan taksiye bin kapıda in beş tane masa kuyruğuna gir, ayrı ayrı işkenceler çek. orda da kurstaki manyak çocukla karşılaş( öyle bir çocuk ki anlamıyorum o çizgilerin düzgünlüğünü güzelliğini hayretlerle açık kalıyor ağzım ama gel gör ki bebek yüzlü mal çocuk sürekli çizim çantasını yanında taşıyor. sanki dersin hepimiz gitmesini bekliyoruz ki yürütelim çizimleri) bunun üzerine arkadaşlarla salak salak çocuğun muhabbetini çevir(bkz. aşağı satır)
- uhuhauh!! kerem duyduğuma göre tuvalete de çantayla gidiomuşsun! HAHAHAHA!!!
-o diil de kerem çantasıyla uyuyomuş!!HAHAHAHAH!!!
- kerem nasıl oldu da yeditepeyi kazanamdı yaa? çünkü çantasını girişte almışlar! HAHAHAH!!!
bunlar yetmesin bi de kaşınıp istanbul moderne hüseyin çağlayan- "bence vök" esprisini artık yapmayalım- eserlerini görmeye git ayakta saatlerce dolaş(sanat için değer) otobüs bulamayıp ordan teee kabataş iskelesine kadar yürü, gelmeyen vapurdan dolayı bir de beşiktaş iskelesine yürü. Eee malum o kadar sıcak açlık falan filan derkeeeeen..


vapurun gelmesine beş dakka kala beyin kısmım uyuşaya başladı ve dan dan da dan dan!!!! gözümü sandalyede açtım başımda ege ve bir yığın insanla birlikte. her ortamda olduğu gibi iskelede de doktor olmaya heveslenen ama olamayan, her türlü hastalığı görüp geçirmesi nedeniyle hastalıklarla ilgili genel bir bilgiye sahip olan süper amcanın sesi kulaklarımda yankılanınca beni bir gülme aldı ama ağzımın uyuşuk olması nedeniyle malesef ki başaramadım gülmeyi.
" biri su versin bacaklarını havaya kaldırın kaç yaşında aç mı sıcaktandır şimdi geçer"diyerek kafamdan aşağı yüzüme gözüme doğru bir su dökmeye başladı ama anlatamam!!!! içimden bin türlü lanet okuyarak elimi kaldırmaya çalıştım ama orda da başarılı olamadım. hani amcam sağolsun kendisi serinlemek istiyodu heralde ki, üç şişe su döktü ne üst kaldı ne baş olayını geçtim nerdeyse boğluyodum. bildiğin ölümüm iskeledeki kahraman amcanın elinden olacaktı, hem de boğularak. boğulmaktan çok korkarım isterseniz g.a'ya ya da malum kişiye sorabilirsiniz. zaten civarımızda egenin cüsse korkusundan tırsıp yaklaşamayan sevgili bayanlar hemen süper dedikodu güçlerini kullanarak göremeyen arkadaşlarına da durumu izah ettikten sonra kendi aralarında
-aa ben de bi kere otobüste böyle olmuştum görüyo musun bak sen tütütütüttü demeye başladılar.
yaa bak sen şu işe!
neyse malum soruya cevap veriyorum hamile değilmişim zaten nasıl olabilirdim onu da bilmiyorum ya neyse. ne zaman insanlardan hoşlanmaya başlayacağımı merak ediyorum. ne zaman atlatıp ne zaman ne zaman ne zaman..
m.z

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Yeni Alışkanlıklar


Alkol alamadığımı anlatmış mıydım?

Artık içemiyorum.

m.z aylar önce bana "artık içemiyorum ben" demişti,

ben de buna karşılık " neeey, ne demek içemiyorum yeaa??" demiştim.Bu hiç beklediğim birşey değildi çünkü.

Ve bugün ben e.o'ya "ben artık içemiyorum" dediğim de o da benim şaşırmam gibi şaşırdı. Gerçi... o da artık içemiyor çünkü hasta.Sonuç alarak sürekli buluşup aktivite olarak alkol aldığımız grup üyelerimizin hepsi ben de dahil artık içemiyoruz.

Benim içemememin nedenine gelirsek, tam olarak bilmiyorum ama içimden gelmemesinin yanı sıra midem de kaldırmıyor.Mesela: geçen yemekte kırmızı şarap istediğim, bi yudum aldım midem bulandı içemedim bıraktım.

Ben, ga , şarabı içemedim, elimden bırakmadığım, sürekli içtiğim, zamanında nerdeyse sarılarak uyuyacağım şarabı,şarabımı, içemedim.Sanırım en son ki fasılda dibine vurduğum için, ama yine de fark etmemesi lazımdı çünkü bunu birçok kez yapmıştım daha önce de.

Ya da geçen arkadaşımda otururken, black label şişesine saldırmam ve bardağa koyduktan sonra bir yudum bile alamamam...

Bunların hepsi tuhaf,gerçekten çok tuhaf, şaşırtıcı şeyler.

Sanırım , geçen bir yıl içerisinde içtiğim her ne varsa çektiğim acıyı hiçbir şekilde geçirmediğinden dolayı vücudum artık kabul etmiyor içine girmek isteyen alkolu, artık hayatımda alkol yok (yani çok çok fazla yok) , zaten artık o acı da yok.


Yeni bağımlılığımı da açıklamak istiyorum, Yağsız Süt!!! dırım dırım dırırırırırım... Yağsız süte bayılıyorum, bir ömrüm boyunca içebilirim bence ben onu.Neden bu kadar geç tanıştırdın onu benle dünya? Belki çok daha küçükken tanışsaydın kendisiyle çok daha farklı olabilirdi hayatım çok daha güzel...



g.a

Kendime Karşı Kendim


Hormonlarımdan şüphem var, bence genelden farklılar.Herkesten farklı işliyorlar, bunu uzun zaman düşündükten sonra,hem kendim hem şahsım hem de başkalarıyla buldum.Buna bir çözüm bulmak gerekli diye düşünmekteyim. "Bu ne ya böyle hormon mu olur senin için dışın karışmış yavrum." desin istiyorum birileri ve sonra da çözüm bulsun.Bence bu herkesin hayrına olur.


Çocukluğumdan beri fiziksel acıya karşı dayanıklıydım.Hatta biraz hoşuma gittiğini söyleyebilirim, sanki yaşadığımı hissettiriyor bana.Ama bazı acılar o kadar da güzel değilmiş, üstelik daha önce deneyip unutmuş olmam, "o kadar acımıyordu ki zaten hehehe" diye gülmem de cabası. Sen misin öyle gülen dedi bana vücudumun bazı köşeleri ve beklemediğim tepkiler gösterdi. İçinden de hareket çekti bence ve "öyle de cortlarsın işte!" dedi.


Bilinçaltım her zaman tuhaf oldu ama bu en son yaptığı nedeniyle ona hakketen saf su katılmamış g.t demek istiyorum! Yazılarımda küfretmeyi sevmem ama vallaha billaha haketti p.ç kurusu. Sen onca zaman rüya görme, en alakasız zamanda en olmayacak rüyayı gör! Bela mısın lan sen benim başıma it! He bi de 3 gün üstüste alakasız şeyler, zaten sıcak kan ter içinde uyandım her rüyadan, nası korktum var ya... Ama dur senin de sıran gelicek dur bekle bi'...


Hem.. ne gareziniz var oğlum sizin benimle... Bi yandan vücudum bi yandan beynim elele vermiş, horon tepiyorlar beni resmen delirtmek için uğraşıyorlar ardından da tam şöyle "kıh kıh kıh, hohohoh,hahahah,keh keh keh,heheheh,yıh yıh yıh" diyerekten gülüyorlar resmen.


Son güler iyi güler şeklindeki güzide atasözümüzü bir kez daha vurgulamak istiyorum burda, siz o harika anlaşan neşeli ikili köpeğim olcaksınız unutmayın bunu! Gidişim kötü ama dönüşüp muhteşem olucak ki.Burnunuzdan getiricem. Hadi diyelim getiremedim olmadı şansım yaver gitmedi evren bana yardım etmedi , kendimi

öldürürüm, ama ben tek gitmem siz de benle birlikte gidersiniz.


Heheheh :) N'oldu? Beklemiyordunuz di mi bunu çakallar.

Neyse çok konuştum bana byes artık.


g.a


6 Ağustos 2010 Cuma

tekir kedi


ne güzel olurdu bu dünya eğer bir kırlangıç bir tekir kediye aşık olabilseydi ve ikisi birlikte mutlu yaşayabilselerdi sonsuza dek!

"kırlangıçların kedilerle evlenmeleri dünya kurulduğundan beri yasaklanmıştır. onun seni sevdiğini söylüyorsun, eğer kendi istediğini yapabilseydi diyorsun.. bilmiyorum belki de öyledir. ancak kırlangıçların yasası ondan daha güçlüdür. çünkü bu büyük büyük büyükannesinin zamanından bu yana onun içinde olan bir şeydir. ve böyle bir yasayı bozmak için bir devrim yapmak gerekir."

ama hüzün hiç bir zaman bırakmadı tekir kediyi. kırlangıçla bülbülün düğünü solgun bir kış günü yapıldı. büyük bir şölen hazırlanmıştı. düğün alayı çıkarken bir köşede tekir kedi ilişmişti kırlangıcın gözüne. bir yolunu bulup doğruca ona uçarak gelin buketindeki kırmızı bir yaprağı fırlattı ona. kedi yaprağı kalbinin üstüne koydu. kırlangıç hanımın düğün gecesi yıldızsız bir geceydi. kediye kalan tek şeyse kırmızı yapraktan başka bir şey değildi.

4 Ağustos 2010 Çarşamba

i'm done


Ne zaman kusmak istesem başarılı olamıyorum, m.z gibi değilim o her koşulda kusabilen biri.Bu özelliğimiz birbirimize benzememiş, keşke benzeseydi diyorum.Çünkü bu bazen çok gerekli, özellikle benim için.

Çünkü "o" zamanlarda, midemden kocaman bi yumruk yediğimi hissettiğim o zamanlarda, bişey yapmam lazım.Bir şekilde o acının dışarı vurulması lazım.Belki kusarak, belki yeni yaralar oluşturarak, çığlık çığlığa bağırarak ya da ışık hızında bulunulan yerden başka bi yere koşarak.

Böyle, bi şekilde yani, ama susarak değil.Sakin olmaya, olgun olmaya, kabullenmeye çalışarak değil.Bu şekilde olmuyor, "o" zamanlarsa bahsettiğim, durmamam lazım çünkü durdukça dayanamıyorum.

O zamanların hiçbirinde belki küçük bi kesik dışında söylediklerimin hiçbirini yapmadım.Belki biraz ağlamak, o kadar.Her seferinde sakin durdum, bekledim, önemli değil dedim ve.. umursamadığımı söyledim herkese."Gerçekten hiç önemi yok."


Ama aslında var.Çok önemi var.Hayatıma bi' anda dalıp, dağıtıp, sonra çıkıp uzun süre görünmemenin çok önemi var.Bunu ben de yapıyorum belki, ama kimse benim kadar sakin durmuyor.

Kimse "herşey normalmiş" gibi davranmıyor.Aslında yaşadığımız şey çok garip, senin için değil benim için.Herkese ne var bunda çok normal derken, bi daha ne zaman diye düşünüyorum.


Ne zaman esicek aklına? Ne zaman o telefon çalıcak?

Hiç bilmiyorum.Nedenini ve zamanını hiçbir zaman kestiremezdim, kestiremiyorum.

Ama ben hep burdaydım.Ne olursa olsun, sakin, olgun ve olumlu.

Benden beklenicek şeyler mi? Değildi.Normalde değil.Ama sakin durmaya çalışıyorum dedim ya "herşey normal".Taşkınlık yapmamı gerektiricek hiçbişey yok,hiçbir sorunumuz yok bizim.


Eskiden, bundan uzun zaman önce, içimden hep şöyle geçirirdim, "senin için ne?"

Bütün o sabah oturup akşama kadar durmadan içtiğim o yerlerde hep böyle düşünürdüm.Her telefonu açmayışında, her cevap yazmaşıyışında ya da açıp kötü konuştuğun her zaman, her seferinde birşeylerin bi parçası bitiyordu.Ne olucağını hiçbir zaman kestiremiyordum, ama sonu hep kötüydü.Her seferinde bu son derdim, bu sefer bitti, bunu ne zaman söylesem başka bişeyle karşıma geliyordun.Bitmesine izin vermiyordun, senin kadar olmasa da ben de öyle.Her bitsin dediğimde içimden bi ses, hayır diyordu, izin verme buna.Çünkü o gece yatağıma yattığımda (büyük ihtimalle yarı sarhoş bir şekilde) ne kadar acı çekiceğimi biliyordum ve devam eden gecelerde de öyle.Azalıyordu bazen hiç kalmıyordu ama sonra.. yeniden.Bir tür bağımlılık gibi.Durup dururken herşey iyiyken vurması çok kötüydü, hiç beklenmedik bi anda o kusma hissi geri gelirdi.Ve işte "o" zamanlarda sakin durmaktı benim görevim, güçlü, umursamaz.Her zamanki halim yani.
Ama şuan bakıyorum, o zamanlar geçmiş işte, nadiren vuruyorlar.Bütün o ağladığım, üzüldüğüm, beklediğim, alkolden gözümü bile açamadığım bütün o geceler geride kaldı.
Ve artık hiç gelmiycekler.
Çünkü
bu sefer
gerçekten
...bitti.
g.a

3 Ağustos 2010 Salı

Parça


Az önce gençlik yıllarımdan bi dizinin tekrar bi bölümünü izliyordum.Burda aktaracağım bi kız ve çocukla olan kısmı.Kız başka bi çocukla evleniyor, ama hala asıl çocuğu seviyor.Tam "evet" dedikten sonra yanındaki yakışıklıya, asıl çocuk geliyor ve onu ne kadar sevdiğini söylüyor ve eğer hala beni seviyorsan benimle gel diyor.Ve birlikte düğünden kaçıyorlar.Aslında çok basit bir hikaye ama yüzlerindeki mutluluk her ne kadar rol icabı da olsa çok güzeldi.Takılacağım bir detay değil normalde ama bugün için öyle.


Baktım ve şöyle dedim kendime "hiç böyle hissettin mi, bu denli mutlu?" belki ama uzun süreli hissetmedim.Yolunda giden hiçbişey beni mutlu edemez ne zaman bişeyler yolunda gitse mutlu olmuyorum, bi sorun olmadan elimdekinin değerini anlamıyorum.Kaybetme tehlikesi altındayken "Başka bi şansım olsa asla böyle yapmazdım.. Sorun çıkarmazdım.. Düzgün davranırdım.. Severdim.." Ama bu daha önce başıma geldi biliyorum ki, yine aynı şeyi yapardım.Çünkü başka türlü nasıl ilişki içerisinde olacağımı bilmiyorum.Sorun yaratmadığım zaman ne yapıcağım hakkında hiçbir fikrim yok.


Sanırım duygusal bir ilişki içerisinde olmaya yeteneksizim ve aynı zamanda sevmeye de.Beceremiyorum işte olmuyor bazı şeyleri de fazla zorlamamak lazım :)


Güldüğüme bakmayın, bir şeyi kırmadan bir arada tutamamak hoş bişey değil.
g.a