28 Ekim 2012 Pazar

RERERÖ

sen bazen çok rererö olurdun. o hallerini özlemedim desem yalan olur. eeh sikerler seni de özledim şimdi yalana kıvırmaya gerek yok. sikerler dedim de aklıma geldi yanında hiç küfredemezdim çünkü kızardın ve bana yakışmazdı zaten. bugüne kadar anam babam bana istediğini yaptıramamışken sen hep yaptırdın, sen ne biçim adamdın öyle. kıçımı yırtarak bağırırdım ama ödüm de kopardı bu sırada. içimden hep heh şimdi dayak geliyor derdim ama benim de bir ağırlığım olacak diye susamazdım. ama konumuz bu değil.

inanıyorum ki yanlış zamanda yanlış yerde uyandım. ben hep rüyaların ortasında uyandım. bir kere de sonunu getireyim. hep kayaklarla o dağa çıkıp tam kayacakken uyandım. en çok içimde kalan bu olur genelde. kış gelse de kayağa gitsek. şöyle en fiyakalısından çocuklar da çok istiyor bir de g.a geldi mi tamamdır. ne de çok eğleniriz. ama konumuz bu da değil.

demi lovato götüm gibi olmuş deniz anası kilo almış ama yakışmamış. ama itiraf ediyorum give your heart a break şarkısını seviyorum. aynı selena gomezin love song şarkısını sevdiğim gibi. ikisini de sevmemin sebebi glee şarkıları olması. şimdi sorsanız konu bu muydu diye, yok bu da değildi.

konumuz insanları özlemem. buna bir çare bulan bana ulaşsın. yorum falan yaz ben sana ulaşırım.

m.z



26 Ekim 2012 Cuma

cow


bir gün bir ineği öpmek istersem, ki burada bahsettiğim gerçek benekli bir inek, bana saçmalama demek yerine eve döndüğümüzde bu ineği bulabileceğini söyleyen biriyle yaşamak istiyorum. çünkü ben fazla bir şey istemem az olanın da yapılmasını isterim. aşağılanmadan, aptal olup olmadığım sorgulanmadan.
işte bu yüzden yalnız olmak zorundayım. kuralları yalnız olmak üzerine koyuyorum.

m.z

uçaklar üzerine bir ağıt


giderek alçalıyor
süzülüyor
süzülüyor
bir makine bir kuş gibi
dili olsa ötse
bülbüller diller
halk edebiyatı
bir ağacın yaprağına söylediğini
bir uçağa söyler mi

uçağa inanan
uçakla dünyanın öbür ucuna gidebiliyor
inanmayan evinde oturuyor
dünyanın ortası sanıyor yatak odasının ortasını
kendine merkez diyor
dünyalar etrafında dönüyor

küçücük bir kulübe gibi halkı
açamıyor
sınırları aşamıyor çünkü uçaklara inanmıyor
inansa bilet bulamıyor bilet bulsa dilini bilmiyor
dili olsa konuşası olmuyor
ağıtlar yakıyor yetmiyor
kağıtlar yakıyor
uçaklar sevdiğim her şeyi götürüyor
en çok kimi sevdiysem benden uzağa gidiyor
olmuyor
ağzımdan çıkanı kimse duymuyor
ve benim kulaklarım sağır oluyor gözlerim görmüyor
duyularım kalmıyor
sonra neden diye sormaya gerek var mı
neden seni görmeye gelmedim
ben zaten kalmadım ki
tek başıma kaldım
daha yukarıya
daha
       daha
               daha

bir arazinin ortasına konuyor
arazinin adı yakın batı
giden asla aynı kalmıyor
aşk üzerine yazılan şiirlerin üzerine işeniyor
ve her şey bitiyor

m.z

fikibok ve çükübik



sanki ölecekmişim gibi geliyor sıkıntıdan ölecekmişim gibi. ama bu durumu sevdim. heyecan kalbimi yoruyor. yaşlandık artık. yaşlandık da değişen ne diye sorarsam cevabı için 10 yıl düşünür daha çok yaşlanırım. he mesela ilk defa hayatımda hiç bir şey kötüye gitmiyor diyebiliyorum. acınacak halde olduğumu düşünenler olabilir ama ben bu sırada avakadonun ne kadar çirkin bir tadı olduğunu düşünüyorum. yani kimseyi siklemiyorum anlatabildim mi? uyanıp da camdan dışarı baktığımda üzülecek ya da sevinecek hiç bir şeyim olmadığı için apartmanların renklerine bakıyorum içimden kusmak geliyor. cama doğru kustuğumu düşünüyorum, moda bloglarının çığrından çıkışını ya da... ikisi de aynı kapıya çıkıyor iğrenç.

okuduğunu ilk seferde anlamayan beynimin başka konularda nasıl fıldır fıldır çalıştığını hep merak etmişimdir. belki onun da benim gibi yönlendirilmeye ihtiyacı vardır. tabi ki vardır sonuçta bana ait. beynime geçer not veremiyorum bu aralar iyice durgunlaştı. yürürken sakız çiğneyememek gibi. şu an yaptıklarımı yapmaya devam ettikçe beynimi kullanamayacağım. inan zerre üzülmüyorum rahatım. bu rahatlık da nereden geliyor belli değil belki de biraz beyin yemeliyim. kurban kesilirken izlemeyi seviyorum ve bundan utanmıyorum. kesilen hayvanın beynini yiyebilirim. kolunu bacağını yedikten sonra beynini yememek için hiç bir sebep göremiyorum. ama hala umudum var. ayaklarım su toplamış, patlamış taşaklarım,yanmış burnum, ve gıcırdayan dişlerim olsa bir şey demeyeceğim.

hadi şurada gazoz içip denize bakalım.
p.s: ben güzel olmayan ikizim. bu durumda şişko olmanın hiç bir önemi kalmadı.
      zaten senin popona ve memene aşık olduğum için bu kadar uzun zamandır arkadaşız.
      şaka yaptım poponu memelerini ve kalbini ve dalağını da çok seviyorum.

m.z

21 Ekim 2012 Pazar

Kış Geldi

Hava cok soguk ve yagmurlu. Tahmin edilebilecegi uzere iphone applicationimdan yaziyorum. (Yazi karakteri icin uzgunum.) bugun yalnizken aklima, bir bay arkadasimla deniz kenarina gitmek geldi. Fesat seyler dusunmeyin, sadece arkadas. Dalgalara bakip tas sektirirken bence kiyak gulumsemesini takinip bana ne yapmam gerektigini soyleyebilirdi. Bu hayali sakliycam.
Yazan: ikizlerden sisko olan g.a

16 Ekim 2012 Salı

Guns N' Roses abilerin hiç bilmediğim taşaklı şarkıları var mıdır acaba?
  

13 Ekim 2012 Cumartesi

Bazen 'Mutsuzum' Dememek İçin 'Özledim' Dersin

Sabahları uyandığımda, geceleri uyumadan önce karanlıkta, yolları geçip, virajları sayarken. Hep aklımda cümleler. Toparlamaya çalıştığım. Bu da bir dönem, geçicek dediğim. Bi düzene oturtmak istediğim cümleler, hiçbir kalıba uymuyor. Bu aralar ölümü çok düşünüyorum. Birşeyler kurup, plan yaparken ölüm aklımın bi köşesinde duruyor. 'Yok ama benim başıma gelmez, benim etrafımdaki insanlara birşey olmaz' diyorum. Peygamberler bile ölüyor eninde sonunda, sen neyine güveniyorsun güzelim. Bu düşünceler hep aklımda dolanıyor. Ölümden korkmuyordum aslında. Ama sonra ailem, arkadaşlarım, o aklıma geliyor. Aklımın hep bi köşesinde. Bana olmaz sanıyorum. Yani aslında itiraf etmek gerekirse, boktan zamanlar geçiriyorum. Kötü değil, boktan. Yani boş, yani anlamsız. Sanki söylenicek bişeyler varmış ama söyleyemiyomuşsun gibi. Evet, uzun zamandır böyle hissediyorum. Kimseye bişey anlatmak istemiyorum. Anlatsam, çare bulunmayacağını biliyorum. Bazen çarede arıyorum aslında. Sonra öyle birşey oluyor ki, ne için uğraşıyorum? diyorum. Çok acı ama bunu ilk defa bu kadar içten söylüyorum. Söylenecek bişey, gidilecek bir yol yok. Varsa bile anlamı yok. Belki önceden olurdu ya da gelecek bi zamanda olucak. Ama şimdi değil. "Söylesem tesiri yok. Sussam gönül razı değil." diyor fuzuli. Ölmek değil bu istediğim, ama yaşamak hiç değil. Büyük bi boşluk. 'Ölmek' değil aradığım fiil 'yokolmak'. g.a.