12 Mart 2012 Pazartesi

Şehrin Yabancısı

Anlatabilmeliydim.

Anları hep kaçırıyorum… Söylenmesi gereken şey zamanında çıkmıyor hiç bir zaman. Sonrasında ‘şimdi neye yarar sorusu?’. Bir gün doğru kelimeleri seçeceğim belki de, doğru kişiye, doğru cümlede. Sonrasında değil tam o anda. Tam o sırada, olması gerektiği yerde. Beynimde dönüp duran cümleler olmayacak işte o zaman. Söze dönüşecekler. Açığa çıkacaklar, bir farklılık yaratacaklar. Toparlamaya uğraşmayacağım hiçbir şeyi, çünkü zaten olması gerektiği gibi çıkacaklar. Başım iki elimin arasına saklanmayacak. Her şeyin düz benim ters durduğum o an, mideme ağrılar girmeyecek. Kaburgalarımı kırana kadar, dizlerimi kendime çekmeyeceğim. Gözlerim dolup, kulaklarım uğuldamayacak. Ben o an yerde olmayacağım, daha önce olduğum gibi. Daha önce öyle olmuştur, olmuş da olabilir, hani olmuştu ya?, sanki olmuştu biraz, uzak mı şimdi, -uzak belki de- bacakların olmadan yürümek gibi, ama hatırlıyorum. Kalbim sıkışıp parçalanmayacak bi dahakine, orada sıkışıp kalmayacak. Kalmamalıydı aslında, boşluğa o kadar uzun süre de bakmamalıydım. Çok neşeli şeyler vardı ve ben onları yazmıştım. Peki bu neydi şimdi? Bu kesinlikle benimle ilgiliydi, bu her zaman benimle ilgiliydi. Duyduklarıma yabancı değilim, ama ben kesinlikle buraya yabancıyım, o ana yabancı değilim, hayır bir saniye dur, ben aslında yabancı değilim, bir ışık yılı önceydi belki de, yabancı olmak? Belki olmuştur, belki olucaktır, belki de.. Söyleyebileceğim tek şey, belki. O sesleri sadece benim duymam gibi. Bu konuşmayı kendi kendime yapmam gibi. Ben yabancı değildi, sadece anlamaya çalışıyordum. Böylece doğru cümleleri kurabilirdim. Doğru yerde, doğru zamanda, doğru kelimelerle.. Olmadı, ben masamda sadece kollarım yere düşmüş, öylece kalmıştım.

g.a

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder