23 Ekim 2010 Cumartesi

saçmalık sınırlarını zorlayan yazıların elbet bir gün bitecek



Neyse işte ben küçükken... Uyursam olan biten olayları göremeyeceğimi, onlara tanıklık edemeyeceğimi düşünerek(küçükken tam da böyle afilli bi eylemi düşündüğümü sanmam) çok geç yatardım.. Evde hele misafir falan varsa, hepsini yatırır..kaçıracak olay olmaması için en geç yatardım..

Ne salakmışım? Ne olabilir ki? Neyi kaçırıcam? Sanki macera dolu, survivor esanslı bi hayat anasını sateyim...

Şimdide hayatı tamamen kaçırmak ve ıskalamak konusunda ihtisas yapmak istiyorum. Hala salağım... Daha tedavisi bulunmadı.

Hayatta kimse için mutluluk yok ki. acı çekmeye gelmişiz sanki, bir günüm iyi geçse diğer 3 gün ah-vah la, biçimsiz bir suratla geçmekte . Şiş gözlerim ve kırmızı burnuma bakılırsa bu hayat işkenceden başka bir şey ifade etmiyor benim için. Dünyadaki en büyük dertlerin başımda olmadığını, hayatımın da en kötü hayat olmadığını biliyorum. ama her daim ruhumu kıstıracak bir derdim olacağını, bir gün mutluysam bedelini diğer günler ödeyeceğimi ve ancak ölünce huzurla bir nefes alabileceğimi biliyorum...

Biz Sims çocuklarıyız...
Goth ailesinin tüm fertlerini sever sayarız....
Evlerine nehir kenarından hayran hayran bakarız....
Klapaucius ünlem-noktalıvirgül-ünlem-noktalıvirgül dür parolamız....

"Talk, call, compliment..." dır öğrendiğimiz ingilizce kelimeler....
Çocuklara bakmak zordur, alır gelir çocuk esirgemeden teyzeler...
Çocuk dedimde aklıma geldi bak neler...
İstiyorsan bir evlat ,
"Kiss" ve "Hug " yeter ....

(Ben bunu yazarken bunlar olmuş: Zamana direnen yegane kişilik Babam evlilik yıldönümü maksadıyla eve elinde 2 adet Freşa Limonlu ve bir paket cips le girmiş bulunmakta... Anneme sükut, selamet ve babama da akıl+fikir rica ediyorum...)
m.z

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder