27 Ekim 2011 Perşembe

Arı kovani

Bugünkü aramalarının hepsini izledim. Her sey gibi duyularım da o kadar çok karıştı ki telefonları izleyip telvizyonlarla konuşuyorum. Yemeklere dokunup insanları yiyorum. Bu garip dunyanın içnde tek basıma gerilere gidiyorum. İlerlemek kelimesinin anlamını unutalı o kadar uzun zaman oldu ki zaman da onla birlikte uçup gitti. Geriye kalanlarımız için kurtuluş yok sanırım. Mücadele edlicek ne varsa uçtu gitti. Ambulansla ülke turu yapicaklarmis doğal olarak bir daha ne zaman görürüz onları bilmiyorum. Konuyu dağıtmayalım bugünkü yazım bı amaca hizmet ediyo. Dediğim gibi bütün aramalarını ve mesajlarını izledim dinledim. Mesajini okuyup gözlerimi yumdum sıkıca. Onu da yeni buldum çok fazla sıkınca gözümü ağlamıyorum. Senle konuşamam henüz. İstersen saatlerce ara elimden gelen bı sey yok açamam. Beynimin ici arı kovanı gibi eğer konuşursak kafamda o kadar çok sey dönmeye uçmaya baslar ki elektrikli testereyle ortadan ikiye ayırmak isterim onu da yapamicama göre ya alkole ya da uyusturcu başka seylere vermek zorunda kalırım kendimi. Bunu istemiyorum! Sen mutluyken benim mutlu olmak için dışardan yardım almam kabul edilemez. Ben kabul edemem yani. Kucuk sarisinla dunyanın en güzler iliskisini yaşıyor olman ya da bu yonde bı adım atmış olman beni bu kadar etkilememeli. Ama gördüğün gibi delirdim. Anneme benzedim
ve buna sen sebep oldun. Telefonu acarsam kapadigimda hiç bı sey yolunda gitmicek benim için o yüzden açamam. Açıklamalarını da duymak istemiyorum zaten. Sana beni bırakırsan seni öldürürüm demiştim yanlış söylemisim beni bıraktın ve ben her gün kendimi öldürüyorum. m.z

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder